SİVAS KATLİMANIN UNUTMADIK? UNUTLAMAZ! Ali Berham ŞAHBUDAK..
Sivas katliamı bir insanlığı yok edilmesi katliamıdır? Sivas Katlımı Cumhuriyetçi aydın çağdaş Atatürkçü yurtsever devrimcilere karşı başkaldırıdır?
Sivas katlımı "din ırk mezhep" üzerinde gerici bir güruh sürüsünün cihatçı zihniyetle birlikte birleşerek "o günkü devlet yönetiminde olan yöneticilerin gözeleri önünde "kamu gücü kullanılarak" kamu adına görev yapanların gözleri önünde "laik sosyal hukuk devleti olan bu cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini müdafaa eden aydınlar Madımak otelinde canlı canlı katledildi".?
Sivas Katliamı, Veya Sivas, Madımak Olayları adına ne derseniz deyin, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli' önünde toplanmış Irkçı Faşist Radikal İslamcı bir grup tarafından insanlar diri diri yakıldı çoğunluğunun da Alevi aydın yurttaşlardan olan 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak diri diri can veren canların katliamıdır…
Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde gerçekleşen bu insanlık dışı olay Türkiye tarihinin en acı olayları arasında... 33 aydın ve sanatçı hayatını kaybettiği tarihe Sivas Katliamı olarak geçmiş bir olaydır “ bunu katliamı hafife almak bu katliama gerekçeler bulmak bu katliamı yok saymak insan olmak tan öte bir davranıştır?
MADIMAK HAKKINDA BİLİNMEYEN BAZI GERÇEK DETAYLAR!
Sivas katliamı daha işlenirken iş başında olan devlet görevlileri ve aklı, otelin önünde toplanıp can, kan isteyen, “Kâfirler için yaşasın cehennem” diye bağıran saldırgan güruhun aklı burada kesişiyor. Saldırganlar nasıl ki cinayet işlemedikleri, bir hakkı yerine getirdikleri fikrini taşıyor idilerse katliama katliam demekten kaçınan resmi ya da gayrı resmi birim yetkilileri ve sair kişiler de aynı fikri taşıyorlar.
Bir inkâr yöntemi bu, en özetle. İnkar sadece suçtan kurtulmayı amaçlamıyor elbette, suç imkanını elde tutmayı da gözeten bir strateji. Devlet aklıyla saldırgan aklının kesiştiği her yerde cinayetler, kıyımlar var: Maraş da buydu, Tokat da buydu, Çorum da buydu. Neredeyse herkesin kanıksadığı “6-7 Eylül olayları” da budur.
Sivas Katliamı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta gerçekleşen ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Madımak Olayında dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi de hayatını kaybetmiştir.
MADIMAK OLAYI?
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Kara Bilgin’in özel davetlisi olarak bu kente geldi. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi'nden yeniden Hükümet Meydanı'na geldi. Hükümet Konağı'nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti.
Madımak katliamını katliam dışında bir şey olarak sunma çabası, yakın zamanda Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ağzından da kendisini gösterdi. Karamollaoğlu, saldırgan güruhun öldürme kastı olmadığı fikrini işliyordu, “Katliam denemez” derken. Pencereyi açsalardı ölmezlerdi, dedi en özetle.
Katliamın hemen ertesinde saldırganlarla duygudaşlık içindeki kamu görevlileri, siyasal oluşumlar ve ikisinin de şak şakçısı medya karaktersizleri “tahrik” tezine sarılmıştı dört elle. Kimi bütün günahın Aziz Nesin’de olduğunu, baş provokatör, tahrikçinin o olduğunu söylüyor, böylece ölenlerin günahından kendi vicdanını eli benzinli, ağzı ölüm çığlıklarıyla dolu saldırganları temize çekiyordu. “Tahrik” tezine başvurduğu için özür dileyen tek kişi biliyorum ben.! Kolaycılık, tahrikçilik, saldırganların “halk” olarak adlandırılması, saldırıya uğrayanda “kusur” bulma merakı, bir soruya cevap vermekten kaçmaya da yarar: Nasıl oluyor da binlerce kişi, aynı ülkede, aynı şehirde, aynı mahallede oturan kişileri, yurttaşlarını ve komşularını öldürmeye bu kadar hevesli olabilir?
Bu inkarcılık, bu halkalaştırma ya da suçu hafifletme stratejileri, benzer cinayetlerin, katliamların tekrar etme potansiyelinin altındaki en önemli nedenlerden biridir. “Tahrik olmuş vatandaşlar” yani özünde masum kişilerin korkutucu potansiyelini elde tutmak isteyen gücün aklıdır bu, yakın dönemde çok gördük:
Daha dün Ankara Çubuk ilçesinde / bir şehit cenazesine katılan CHP Genel Başkanı Sayın "Kemal Kılıçdaroğlu’na" linç girişimi sırası ve sonrasında mesela, mesela mezardan cenaze çıkarttıran siyasi nebatların çektirdikleri o fotoğraflarda, yeni “nefret” hakimdi...
MARAŞ 'OLAY'I: ÖLEN TARAF, KALAN TARAF NARALARI?
Oysa bu katliamların tamamı bir insanlık sucuydu! Bu kamu gücünü elinde bulundurarak vatan millet diyerek kirli emellerin esiri olmuş zihniyeti bozuk yöneticilerin işlettiği bu insanlık sucu cinayetleri aklamak yok saymak asla kabuledilir bir eylem değildir.
Bu bir inkârcı aklın bilimin hukukun adaletin kabullenemeyeceği cinayetlerdir Maraş katliamı Corum Katliamı Gazi Katliamı bunların en net örneğidir “ bu insanlık dışı katliamları normal görenleri ise bu çağdışı çürümüş zihniyeti bu suçluları iktidar partisinde mükafatlandırılarak onların milletvekili olmalarını dahi sağlamıştır:
Tıpkı KERBELA olaylarında olduğu gibi!
Geçtiğimiz son dört yılın son ayında, 22 Aralık 2018’de beş AKP’li milletvekili, Celalettin Güvenç, Ahmet Özdemir, Cihat Sezal, Habibe Öçal ve İmran Kılıç kameraların karşısına geçti. Uzun uzun konuştular. “Katliam” lafı hiç geçmedi, onlar da tıpkı diğer radikal gruplar gibi bu katliamın sorumlusu olarak “sol örgütler” başta bir takım karanlık güçleri gösteriyor, şu andaki iktidarlarının küçük ama sinirli ortağı MHP’den ve ülkücülerden hiç bahsetmiyorlardı. Konuşmada, “Maraş dışından, hatta Türkiye dışından” geldiklerine dikkat çekiliyordu.
Katliam kınaması ve mağdurları anmaya “yerli” olma koşulu getirmişti iktidar partisinin beşlisi. Bir de, yine “sol örgütlerin”, “olayları tek taraflı aktardığını dile getiriyorlardı?
Tek taraflı? Taraflı? Ortada savunmasız olarak bir katliam varsa, katliama uğramış olanlar bir taraf mı sayılıyordu.? Evet, açık ve net bu bir “taraf” olma meselesidir. Katliamcıysanız zaten öyle gördüğünüz için katletmişsinizdir. Değilsek?
Katliamcılarla, insanlığa kıyımcılarla, soykırımcılarla aynı taraf değilsek, katliamcıları aklayan, saklayan, öven, suçu hafifseyen, hafifleten, örten işlerden ve sözlerden uzak duracağızdır elbet.
Ne var ki yetmez bu. Anma elbet gerekli, yas elbet gerekli, ama bu dile, bu söyleme, bu nutka ve bunu kullanan, yayan mekanizmalara ve kişilere karşı çıkmaktan vazgeçmemek lazım, her an. Onlar her an iş başında çünkü. Daha beş yıl önce, 19 Aralık 2017’de TBMM Başkanlığı, bir önergeyi içinde “katliam” kelimesinden ötürü reddetmişti. Meclis Başkanı İsmail Kahraman, şu iki cümledeki “katliam” kelimelerini, “kaba” bulmuştu.
"Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan Aleviler, Cumhuriyet tarihi boyunca katliam ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Sivas Maraş, Çorum, Gazi Malatya katliamları neden bu vahşice işlenmiş katliamlara Alevi yurttaşlar maruz kalıyor Alevilerin aydın çağdaş yurt sev Atatürkçü cumhuriyetçi oflamaları bir sucumdur!
Alevi yurttaşlar “ Yavuz Sultan " döneminden günümüze Türkiye tarihinin utanç verici katliamlarına ve asimilasyona devam ediliyor olmaları ne içinde bulunduğumuz cağa nede insan onuruyla örtüşen bir eylem değildir." Sivas Katliamından hemen sonra yine Erzincan baş bağlar katliamları yaşandı bu katliamları yapanlar da yaptıranlar da halen sokaklarda elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyorlar? Neden.?
MADIMAK OTELİ’ NEDEN YAKILDI?
"Madımak Olayında grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak Oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdivendeki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan karşıt görüşlü kalabalığa doğru itildi.
Başından yaralanan Aziz Nesin’i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü. Madımak Olayı sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi ve 2 gösterici yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi".
Madımak katliamlarının yaşandığı olaydan sonra yargılama süreci başladı! Madımak alayından bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190’a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124’ü hakkında “laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçlamasıyla dava açıldı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994’te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15’er yıl, 3 sanık hakkında 10’ar yıl, 54 sanık hakkında 3’er yıl, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.
YARGITAY, DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESİ KARARINI BOZDU
Müdahil avukatlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin kararını “taraflı, hukuka ve adalete aykırı” olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın “Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
Madımak Alayı’nda 33 kişiye idam cezası28 Kasım 1997’de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası’nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998’de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000’de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.
İSTİKLAL MAHKEMELERİ SONRASI BİR İLK!
Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti. Geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Parti üyesi ve yöneticisi olması eleştiri konusu oldu. Bu avukatlar ilerleyen yıllarda AKP ve Saadet Partisi’ne katıldılar ve içlerinden üst yönetim görevlerine yükselenler de oldu. Neden?
Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33’e düştü. Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamadı. Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürülmüştür.
Sivas katliam Davası bitmedi asla bitirilemez? Bu dava tıpkı İstiklal Mahkemeleri sonrasında devlete ve Türk milletine ihanet edenlerin davalarında olduğu gibi bakılmalı bu katliam davada bu kadar çok idam cezasının verildiği ilk davadır. Ali Berham ŞAHBUDAK.