CHP YÖNETİMİ VE "MUHARREM İNCE İYİ
DÜŞÜNMELİ"!
Türkiye' yıllardır AKP yönetiminde istikrarsızlığa sürüklenişi! Bir macera değil gerçeğin kendisidir.
Bir ülkede iktidarın iç ve dış
siyasetinde tutarlı olması çok önemlidir. Siyasal yönetim
anlayışında ve uygulamasında tutarsızlık, değişkenlik ve demokrasi anlayışından
sapmalar o ülkeyi yönetenleri hem seçmenler karşısında hem de uluslararası
arenada çok zor durumda bırakır ve itibar, saygınlık kaybına uğratır.
Özellikle ‘de Laik Sosyal Hukuk
Devleti olan Cumhuriyetimiz “Ortadoğu coğrafyasında bir ülkenin çok daha
siyasal istikrarlı ve güven veren bir siyasi yönetime sahip olması bölgesel
olarak kaçınılmazdır oysa AKP’li yönetimin yıllardır yürüttüğü yanlış
politikalar iç ve dış siyasetindeki tutarsızlığı siyasal istikrar yokluğu adı
verilmektedir.
Siyaset-en düzenli
olan ve siyasetinde sapmalar sergilemeyen ülkeler iç ve dış barışın güzelliğini
yaşar.
Bunda başarılı olamazsa güven
kaybına uğrar ve yerkürenin yalnız ülkelerinden biri olur”. Tıpkı yıllardır bölgesinde yalnızlığa terk edilmiş
kaderiyle baş başa bırakılan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyette de
olduğu gibi…
SİYASİ SAPMALAR VE
EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK!
Ülkelerin ekonomik yapıları ve
göstergeleri siyasal istikrar ile doğrudan orantılıdır.
Ekonomi başarılı olabilmek için
tutarlı ve düzenli siyasete muhtaçtır. Siyasal çalkantılar, hükumet
bunalımları, hükumetin tutarsız kararları ekonomiyi olumsuz olarak etkiler.
Sermaye sahipleri siyasal geleceği belirsiz bir ekonomik yapıya yatırım yapmak
istemez. Siyasetin geleceğini göremeyen ve siyasi iktidarların devamlılığına
inanamayan sermaye, yatırım yapmaktan vazgeçip fabrikalarını bir başka ülkeye
bile taşımayı düşünerek siyasi istikrarsızlığın ekonomiyi bir dar boğaza
sokmasının çok önemli ve olumsuz sosyo-ekonomik sorunları beraberinde getirmesi
kaçınılmazdı.
DAR KALIPLARDA “SIKIŞMIŞ AKP
SİYASETİNİN KISIR DÖNGÜSÜ!
2002’de iktidar olan AKP
kadrolarının devlet yönetme deneyimleri yoktu.
Partinin önde gelen isimlerinin çoğunluğu
belediye yönetmenin dışında kamusal bir sorumluluk almamıştı. Kurmak
istedikleri din esasına dayalı bir devletti yönetimi her gecen gün cumhuriyeti
biraz daha uçuruma sürüklenirken “Osmanlı örneğinde olduğu gibi tek adama
anlayışına dayalı bir yönetim anlayışını gündeme getirmesi kaçınılmazdı”.
Nitekim öyle oldu. Demokratik laik
bir Cumhuriyette bu sonucu elde etmek elbette kolay değildi ama amaçlarına
engel olabilecek kurumların içeriğini ve işlevini değiştirmekte son derece
başarılı oldular ve ülkenin hızla demokrasiden ve hukuktan uzaklaşmasını
sağladılar.
Ülke fakirleşti, kamuya ait tüm
işletmeler satıldı, devlet 650 milyar dolara yakın bir borç altına sokuldu ve
ülke “biat edenler” ülkesine dönüştürüldü.
Laik demokratik düzen yerine din
eksenli bir yönetim anlayışı egemen kılındı; bunu sağlamak için de insan
hakları ve demokratik kurumlar askıya alındı. İnsan hakları konusunda çok
duyarlı olan Batı ülkelerinin Türkiye ile aralarına mesafe koymaları gecikmedi
ve ardından yabancı sermaye bu ülkeye gelmez oldu.
PATRONLAR KULÜBÜ “TÜSİAD” DAHİ BU GİDİŞTEN YAKINIYOR VE EMEKÇİ
İŞÇİ BEDEL ÖDÜYOR!
Demokratik düzenin ve ekonominin ucunda ışık görülmeyen bir tünele
sokulmasına en önemli tepki Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD)
yöneticilerinden geldi. Parlamenter düzeni askıya alan OHAL uygulamasına
derhal son verilmesini ve demokrasiye işlerlik kazandırılmasını istedi. Birçok
iş yerinin kapandığını, iflasların yaşandığını ve siyasal istikrarsızlık nedeni
ile yabancı sermayenin gelmediğini vurguladı.
İstikrarsızlıktan dolayı doların
önlenemez artışı ile dolarla kredi kullanmış işverenlerin nefes alamaz duruma
geldiğinin altının çizildiği günlerde geleceğin belirsizliği fevkalade umut
kırıcı olmaktadır. Sadece işverenler değil işçiler de siyasal istikrasızlık
nedeni ile zor günler yaşamaktadır.
Her şeyden önce iş yerlerinin hızla
kapanması işsizler ordusuna yeni eklemeler yapmaktadır.
İş yeri kapanmaları, iş yerlerinde
çalışanların sayısının azaltılması, yeni yatırımların yapılmaması gibi nedenlerle
işsizlik 2020’de yüzde 25 ’ye yükselmiş. İŞKUR’a iş aramak
için başvuranların dışındakilerle beraber ülkemizde işsiz sayısı 15 ila 20
milyon gibi ürkütücü bir düzeye ulaşmıştır.
Ekonomin yaşadığı bu karmaşa içinde
toplu iş sözleşmeleri düzeninde çok ciddi sıkıntıların yaşanması kaçınılmazdır.
İşverenler toplu sözleşme masalarında sendikaların istedikleri ücret zammı
oranlarına asla yanaşmayacak ve grevler kaçınılmaz olacaktır “ama işçi
sevdalısı olmayan hükumet bu grevleri ertelemek için ekonomide
yaşanan sıkıntıyı ulusal güvenlik nedeni sayarak grevleri ertelemek için
rahatlıkla kullanabilecektir.
AKP yarattığı bunca siyasal ve
ekonomik sıkıntı içinde bu yıl veya gelecek yıl seçime giderse kaybedeceğini
çok iyi bilmektedir”. AKP ve MHP’ nin yıllardır yaptıkları oyunlara
yen oyunlar ekleyeceği unutulmamalıdır.
Muhtemel bir erken secimi ve
tükenmiş yönetim istikrarsızlıklarını önlemek için “ İktidarda
kalma adına” yen bir dış tehlike yaratmak ve dikkatleri oraya çevirmek sık
başvurdukları bir oyundur. Sınıflar arasında derin gelir farklılıkları yaratan,
demokrasiyi bir adamın ihtirasına kurban eden bir hükumetin” Derhal
AKP ve MHP’den bu cumhuriyeti ve Türk milletinin geleceği mutlaka ilk
seçimlerde kurtarılmalıdır… Ali Berham ŞAHBUDAK…