21 Eylül 2022 Çarşamba

İran'da halk ayaklanması başladı: Dini liderlerin resimleri devlet binal...


İRAN'DA HALK ŞERİAT YÖNETİMİNE KARŞI AYAKTA.!

 

İran halkı bundan tam 43 yıl önce “ bugünkü yönetimden çok daha demokratik ve hukuk adına” Modern bir İran yönetimini deviren” İran halkı zaman içinde kendini bir ateş çemberinde buldu.

 

İran halkı zaman içinde "Humeyni'nin istediği İslam cumhuriyetinin karanlık yönetimi yüzsüzle tanıştırması hiç de tesadüf değildi.? Dünün ve bugün İran’ halkı artık bir ateş topuyla karşı karşıya gelinen nokta ortada “Hamaney ve Humeyni'nin resimleri indiriliyor”!

 

İran'da “ahlak polisi” tarafından vahşice öldürülen 22 yaşındaki Mahsa Amini ardından öfke giderek büyüyor. İran'da halk rejime karşı ayaklandı. 22 yaşındaki genç kadın Mahsa Amini'nin ahlak polislerince dövülerek komaya sokulması, daha sonra Amini'nin ölüm haberinin gelmesi ülkeyi karıştırdı.

 

İran halkı ölüm haberi üstüne isyan ederek sokaklara döküldü.  Rejim güçleriyle çatışmaların yaşandığı İran'da son olarak dini liderler Hamaney ve Humeyni'nin resimleri devlet binalarından indirilmeye başlandı.  Komşudaki öfke ve sokaklardaki halkın tepkisine karşı rejim güçleri olayları kontrol edebilmiş değil.

 

İran'da, "ahlak polisince" gözaltına alındıktan sonra komaya giren Mahsa Emini öldü İran'ın başkenti Tahran'da polis tarafından 'kıyafet kurallarına' uymadığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Emini 3 gün sonra yaşamını yitirdi.

 

İran'dan yayın yapan 'entekhab. İr' adlı haber sitesine göre, 13 Eylül'de Tahran'da 'Ahlak polisi' olarak bilinen İrşad Devriyesi tarafından gözaltına alındıktan sonra komaya girerek hastaneye kaldırılan Mahsa Emini, hayatını kaybetti. Haberde, genç kızın ölüm haberinin yakınları tarafından doğrulandığı aktarıldı.

 

İran’ın “yarı resmi Fars Haber Ajansı da Emini'nin hastanede hayatını kaybettiğini duyurdu”.

 

İRAN HALKININ AYAKLANMASINA NEDEN OLAN BU CAN YAKAN OLAYLAR NESIL GELİŞTİ!

MAHSA EMİNİ'NİN DARP EDİLDİĞİ İDDİASI!

 

Ülke medyasında, Emini'nin 13 Eylül'de başkent Tahran'da İrşad Devriyesi tarafından 'Başörtüsü kurallarına uymadığı' gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak komaya girdiği aktarıldı.

 

Olay kamuoyunda ve bazı siyasetçiler arasında da tepkiyle karşılandı.

 

Tepki üzerine Tahran Polisi tarafından yapılan açıklamada, İrşad Devriyesinin Emini'yi açıklama için karakola götürdüğü ve burada aniden bilincini kaybetmesi ve kalp rahatsızlığı yaşaması üzerine hastaneye sevk edildiği belirtildi. Sosyal medyadaki aktivistler ise polisin 'aniden' bilincini kaybettiği yönündeki iddiasını reddederek Emini'nin polis tarafından darp edildiğini iddia ediyor.  

 

İran’da yaşanan bu katliamın sonrasında İran halkının ayaklanması üzerine İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de halkı sakinleştirmek adına tüm bu olayları soruşturulması için İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi'ye talimat verdi.

 

SONUC OLARAK: İran’da “ REJİME KARŞI “ İran halkının ayaklanmasını tabi bizim satılmış medya İran’daki bu olayları pek vermiyor ve veremez de… Çünkü Ülkemizde havuz medyası denen satılmış medya asli görevi olan” halkın haber alma özgürlüğünden uzak “ AKP iktidarlarının kirli işlerini kapatmak olduğu için doğal olarak dünyada ve komşu ülkelerde neler yaşanıyor bu haberleri yapamıyor noktadadır”.

 

Bunun nedeni çok açık; Çünkü İran’daki yönetimle ülkemizdeki yönetimin “ideolojik” yaklaşımı aynı İran’la Türkiye yönetimi de üç aşağı beş yukarı aynı kafa yapısına sahip aynı zihniyetten besleniyorlar kadının başörtüsü dâhil cinsiyeti üzerinden çürümüş çağdışı yönetimlerini ayakta tutmak için hileyle ele geçirdikleri yönetimlerini çağdışı ve zorbalıkla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ali Berham ŞAHBUDAK…

 

 


11 Eylül 2022 Pazar

BU BİR #SESİZ İŞGALDİR? // Ali Berham ŞAHBUDAK...

BU BİR #SESİZ İŞGALDİR? // Ali Berham ŞAHBUDAK...

Ey onurlu ve gururlu halkım / #Biliyorsun ki 9. Eylül'de ( yani dün İzmir'in emperyalist işgalinden kurtuluşunun 100, yılını kutladık) Yani bir anlamda “#Türk Milleti olarak “yıllardır #onurunla ve gururunla yaşadığın T.C. #Devletinin 100, doğum gününü Türk milleti olarak hep birlikte gururla kutladık " unutma ve o günleri tekrar hatırla bu bir #sessiz işgal değilse #nedir?

 

Artık Türk #Milleti olarak bu sinsi ve hain işgale dur de ve silkinerek kendine gel ey büyük Türk milleti kendine!

 

Siz "Türk #Milleti olarak" artık 15 yıldır #Anayasal haklarını kullanamıyor, düşüncelerinizi bir şekilde ifade edemiyorsanız özgür değilsiniz demektir. #Özgür değilseniz vatanım dediğiniz bu toprakların sahibi değil artık öz vatanında mülteci ve bu cennet vatanın kölesi olmuşsun demektir.

 

Senin bu sessizliğin artık #yok oluşun demektir! #Ağalar, #Beyler, #Efendiler: 2010 sonrası ağır ağır T.C. #Devleti olarak tam bir işgal altındayız bunu görmüyor musun?

 

#Ülkeler, çok istisna durumlar dışında savaşarak işgal edilmiyor. Hatta ve hatta bir ülkeyi işgal etme düşüncesinde olan milletler ateşli silahlarla yapılan bir savaşı en aptalca yöntem olarak değerlendiriyorlar. #Tek bir uçak kaldırmadan, tek bir asker göndermeden, tek bir füze atmadan ve tek bir kurşun sıkmadan kolayca işgal etmenin bir yolu var.

 

#Nüfus yapısını bozmak. / Biz buna #Demografik (Nüfus bilimsel) hareket diyoruz. Demografi, nüfus bilimidir. #Her ülkenin ve her topluluğun kendisine has bir demografik( Nüfus ) yapısı vardır. #Bu yapı bir ülkenin veya bir topluluğun yaşam biçimini, ahlaki kurallarını, kaynak kullanım planlarını, ilke ve kaidelerini kapsar.

 

Bir #ülkeye bu şekilde müdahale edilmesi durumunda önce ekonomi ve hukuku daha sonra tüm sistemleri felce uğrar. #Çok kısa bir süreçte huzur ve düzenin yerini kaos ve kargaşa teslim alır. Türkiye Cumhuriyeti Devletine son 15 yılda mülteci, sığınmacı ve kaçak olarak giren insan sayısı 7 Milyonun üzerindedir.

 


Bu 7 milyon daha fazla gıda ihtiyacı olan insan demektir.

Bu 7 milyon daha fazla boğaz demektir.

Bu 7 milyon daha fazla barınma, ısınma ihtiyacı demektir.

Bu 7 milyon daha fazla güvenlik ihtiyacı demektir.

Bu 7 milyon daha fazla her alanda talep demektir.

 

Bir ülke 15 yılda 7 milyon insanı buyur etmişse kimse kusura bakmasın ama ülkedeki enflasyon ve hayat pahalığının sebebi de bellidir. Hasat mevsiminde domates ve patatesin kilogram fiyatının10 ile 15 lira arasında olması, ev kiralarının asgari ücreti aşması, öğrencilerimizin sokakta kalarak parklarda yatması, suç oranlarının zirveye vurması çokta şaşırtıcı bir durum değildir.

 

Bakın Dünya’nın önde gelen nüfus bilimi uzmanları Türkiye hakkında neler söylüyorlar? Türkiye’de geçici koruma altında olan Suriyelilerin sayısı Ağustos 2019 itibarıyla 3.643.870’dir. Bu sayı, ortalama aile büyüklüğü 5,8 civarında olan Suriyelilerin Türkiye’de yaklaşık olarak 620 bin haneye sahip oldukların göstermektedir..

 

11 Ağustos 2019 itibari ile Suriyeliler 83 milyonluk Türkiye nüfusunun %4,44’üne; Ağustos 2020 itibarı ile de %5,54’üne denk gelmekteydi. Bu artış hızı ile 15 yılın sonunda Suriyeliler Türkiye nüfusunun %15′ ine, 30 yıl sonra da %28'ine denk gelecektir.

 

Bu kadar mı?

Keşke sadece bu kadar olsaydı ve tehlike sadece bununla sınırlı kalabilseydi.  #TÜİK 'in güvenilir (!) rakamlarına göre; Türkiye #Cumhuriyeti’nin Nüfusu: 83 Milyon Türkiye #Cumhuriyeti’ndeki Suriyeli sayısı: 4 Milyon (kaçak sığınmacılarla birlikte bu sayı 7 milyonun üzerinde)Türkiye Cumhuriyeti hapishanelerindeki mahkûm sayısı: 297 Bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mahkûm sayısı: 267 Bin (%0.32) Mülteci, sığınmacı mahkûm sayısı: 30 Bin (%0,75)

 

Bu ne demek #biliyor musun.?  Türkiye #Cumhuriyetine sığınan yabancıların suç işleme oranı Türk vatandaşlarının suç işleme oranından üç kat daha fazla demek. (Bu suçların neredeyse tamamı yüz kızartıcı suçlardır. Taciz, tecavüz, pedofili, hırsızlık dolandırıcılık, sahtekârlık, sahtecilik vs ) Bu yavrularımızın, çocuklarımızın torunlarımızın yarınları cehennem demek.

 

Sözün özü…

1947 yılının #Filistin’i durumundayız. #Kudüs’ün nüfusu Orta #Çağ boyunca ve 19.yy.a kadar hep 10 bin civarında oldu. 19. yüzyılın ilk yarısında 11 bin olan Kudüs nüfusunun 6 bini Müslüman, 3 bin 500’ü Hristiyan ve bin 800’ü Yahudi'ydi. Fakat Yahudiler 20. yüzyılın başında, göçler nedeniyle demografik üstünlüğü ele geçirdi. 10 bin Müslüman ile 10 bin Hristiyan’a karşılık, Yahudi nüfusu 30 bine, yani hem Müslüman hem de Hıristiyanların üç katına ulaştı.

 

Ve #sonuç…

Kendi topraklarında sığınmacı durumuna düşen #Filistin. İşte tam olarak bu durumdayız. İyi bir oyunun kurallara ve planlamaya ihtiyacı vardır. İnsanı oynadığı oyunlardan daha fazla hiçbir şey anlatamaz.

 

Ülkemiz ve #Türk milleti üzerinde kirli ve sesiz bir oyun oynanıyor ve bu oyunun başrollerinde "AKP ve MHP " var sen Türk #milleti olarak yıllardır din iman bayrak ezan diyerek bu kirli oyunu sensizce izliyorsun neden onurlu Türk Milleti neden.?

 

Bu kirli oyun tıpkı 100 yıl #öncesinde de ülkemiz üzerinde oynanan bir oyundu ve bu kirli oyunun sonunda #emperyalistler  ülkemizi dört bir yandan işgal etmişti bunu sakın unutma halkım #çünkü bu sesiz ve sinsi #işgal tıpkı 100 yıl öncesi gibi... #BilgiGüçtür... Ali Berham ŞAHBUDAK...

 

 

 

 

 

 

8 Eylül 2022 Perşembe

9 EYLÜL İZMİR’İN DÜŞMAN İŞĞALİNDEN KURTULUŞU

 9 EYLÜL İZMİR’İN DÜŞMAN İŞĞALİNDEN KURTULUŞU

"Bu kurtuluş aynı zamanda yıllardır Türk milletinin esaret altında yaşamaktan da kurtuluşudur olmuştur"...

Büyük Taarruz harekâtı sonucu Türk ordusunun Yunan işgali altındaki İzmir’e 9 Eylül 1922’de girmesiyle son bulmuş ve Mudanya Ateşkes Antlaşması sonrasında Lozan Barış Antlaşması’na uzanan tam bağımsızlığa uzanan süreci başlatmasıyla sonuçlanmıştır dolayısıyla Milli Mücadele’nin sona ererek Türk milletinin kurtuluşu ve bağımsızlığını elde edişinin simgesi olmuş çok önemli bir tarihi olaydır.

İzmir’in, 15 Mayıs 1919 yılında Yunan güçleri tarafından işgal edilmesi, Anadolu’da Milli Mücadele’nin başlamasında önemli bir aşama olarak kabul edilir.

O tarihe kadar Anadolu'da işgallere karşı dağınık olan düşünce ve örgütlenme biçimleri mevcuttu. İzmir'in işgali Anadolu insanın direniş ve karşı koyuş düşüncesini körüklemiş, İstanbul’da başlayan işgali protesto mitingleri Damat Ferit hükümetinin düşmesine sebep olmuş; örgütlenme ve protesto mitingleri Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılmıştı.

Artık İzmir Anadolu harekâtı için temel sembollerden biri haline getirilmişti ve İzmir’in işgaline karşı protesto mitingleri, her yıl işgalin yıl dönümlerinde, Anadolu’nun çeşitli kent ve kasaba merkezlerinde tekrarlanmakta; konu sürekli gündemde tutulmaktaydı. Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar -Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri milli mücadelenin kazanılmasında önemli adımlar atılmıştı.

ATATÜRK’ÜN ÖZLÜ SÖZLERİ
Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır! 1925 (Atatürk'ün S.D.II, s.227) Ben, bütün İzmir'i ve bütün İzmirlileri severim.

Güzel İzmir'in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf, beni Karşıyaka'ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar, annem sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir'i gördüğüm gün evvelâ Karşıyaka'yı ve orada da sizin Türk topraklarınızda yatan annemin mezarını gördüm! 1925 (Atatürk'ün S.D.II, s.227) Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur. Türk milleti ve Türkiye'nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır. Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.

Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Türkiye'nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.

İzmir, kırk yüzyıllık bir ata yurdudur. İzmir, bu kadar derin bir tarihe sahip olmakla beraber coğrafî durumu sebebiyle ekonomik ve siyasî çok büyük bir öneme sahiptir. İşte bunun içindir ki, Türkiye'yi mahvetmek isteyen düşmanların, her şeyden evvel gözleri bu tarihî, bu önemli beldeye döner. Nitekim düşmanlarımız en evvel burasını işgal etmişler, ondan sonra daha doğuya ilerlemişlerdir.

İzmir'in işgali, bütün milletin kalbinde derin bir yara oluşturmuştur. Herkes İzmir için feryat ediyordu İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, kararlılık ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Çeşitli görüş noktalarından çok değerli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı.1923 (Atatürk'ün S.D.II, s.84)

BÜYÜK TAARUZ, AYNI ZAMANDA DA BÜYÜK ZAFERİ GETİRMİŞTİR

Tekrar büyük taarruza kısa bir göz atalım! Büyük taarruz ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlığında gerçekleşen büyük zaferin taçlanarak T.C. Devletinin tam bağımsızlığıyla tarihe altın harflerle geçmiş yeni bir cağın başlangıcı olmuştur... !

Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922’de başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın son safhası idi.

Kesin sonuç beş gün içinde elde edildi; 30 Ağustos’ta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” tarihi emrini verdi ve 2 Eylül’de Uşak’a girildi. Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde kendisinin de haberdar olmadan Yunanistan Küçük Asya Ordusu’nun başkomutanlığına getirilmiş General Nikolaos Trikupis tutsak edildi.

Türk birlikleri, İzmir’e doğru hızla ilerledi. Yunan birlikleri ve Rum siviller Anadolu’dan çekildiler. 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir şehrine girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00’da İzmir’e girdi.

İkinci Tümen’in öncülüğünü yapmakla görevlendirilen Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafeddin Bey’in komutasında yaya olarak en önde giden sekiz er, Bornova’dan Halkapınar’a ilerleyişi sırasında Punta’daki Tuzakoğlu fabrikasına yaklaştıkları sırada fabrika pencerelerinden ani bir ateşe uğramıştır.

Bu olayda 4 asker hayatını kaybetti ve hemen orada defnedildiler. İzmir’in kurtuluşu sırasında can veren askerlerin isimleri şöyledir: Akşehirli Bekiroğlu Mehmet, Antalyalı Ömer oğlu Hakkı (Sarıarslan), Nevşehirli Ahmet oğlu Seyit Mehmet ve Nevşehirli Ahmet oğlu Ahmet. Konak’a ulaşmayı başaran Şerafettin Bey, Hükümet Konağı önünde göğsüne isabet eden mermilerle yaralanmıştı ancak Konağa girip balkona Türk bayrağını dikebildi.

Hükümet Konağı’na bayrağın dikilmesinin hemen ardından Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Hükümet Konağı’nın hemen sağında yere alan ve günümüze ulaşmayan Sarıkışla’ya, Üsteğmen Arif ve takım komutanı Celal Bey ile Yedeksubay Besim Efendi’nin de Kadifekale’ye bayrağı çekmesi ile İzmir’in işgalden kurtuluşu ilan edilmiş oldu. Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir'e girildiğini Ankara'ya bildirdi.

Belkahve’den tarihi günü izleyen başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi ve İsmet paşalar olduğu halde, 10 Eylül sabahı İzmir’e girdi ve Fahrettin Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağı’na gitti. Konağın balkonundan, başarıyı millete mal eden kısa bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Paşa’nın ordulara 1 Eylül’de verdiği tarihi emirle başlayan ve, 18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün "Batı Anadolu’daki Yunan askerleri Türk sınırları dışına çıkarılmıştır".

Takip harekatının başarı ile sonuçlanması sayesinde İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar Türk ordusu için hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de İtilaf Devletlerinin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarılmıştır.

Türk Ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlatmış; Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması'ndan sonra 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayarak tam bağımsızlığını kazanmıştır. Ali Berham ŞAHBUDAK. 09.09.2022.

ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...