LOZAN DELİNMEYE DEVAM EDİYOR!
Lozan’la ilgili ilk açıklamayı yapan Önderden alıntı yaparak başlayayım.. Bu
antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması
ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir
belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal zafer yapıtıdır! Mustafa Kemal ATATÜRK
Güzel ülkemizin kuruluş belgesi sayılan LOZAN anlaşmasının 92. Yıl dönümü çünkü geçen sürede,
güzel ülkemizin bölünmesi ve LOZAN anlaşması ile çizilen sınır
çizgilerimizin değişmesi için AB-D emperyalizminin ayak oyunları devam ediyor.
Ve de etmeye devam edecek. Nitekim Ankara’da, Dış İşleri Bakanlığı müsteşarımız ile
ABD özel temsilcisinin, ülkemizi Suriye felaketinde kullanmak istedikleri için
İncirlik üssünün açılması ve IŞİD’e karşı kullanılacağı ileri sürülen 6
predatörden 2 tanesinin silahlandırılmasını içeren görüşmeler süreç açısından
rekor kırdı. (Daha önce PKK’ya karşı kullanmak istediğimiz predatörlere, ABD kongresi
onay vermemişti).
Umarım; bu görüşmeler sonucu, güzel
ülkemiz Suriye felaketine katılmaz ve IŞİD’in canlı hedeflerinden birisi de
İncirlik üssümüz olmaz. Tüm yöneticilerimiz ve danışmanları, dile getirdiğimiz
olayları ve kaygılarımızı iyi algılar ve geçmişten ders alır, geleceğimizi de
ona göre planlarız. Kazanan güzel ülkemiz ve saygıdeğer halkımız olacaktır.
Lozan’da karşı tarafın pek çok
önerisinin, İsmet İnönü tarafından kabul edilmemesi İngiliz Lord Curzon'u
rahatsız etmiş ve 'Paşa paşa ne önersek ret ediyorsunuz. Neyinize güveniyorsunuz acaba? Ret
ettiğiniz önerileri cebimize koyuyoruz. Bizden yardım istemeye geldiğinizde
cebimizden çıkarıp teker teker önünüze koyacağız' demesi üzerine İsmet İnönü, 'Şimdi istediklerimiz aynen kabul
edilsin, yardım istemeye geldiğimizde önerilerinizi değerlendiririz' yanıtı, bağımsızlığımıza nasıl
sahip çıktığımızın çok anlamlı bir kanıtı olarak tarihe altın harflerle
geçmiştir.
Güzel ülkemizin kuruluş belgesi olan ve
24.7.1923 de İsviçre’nin LOZAN kentinde imzalanan LOZAN antlaşmasının 89. yıl
dönümünü yaşıyoruz. Ancak AB-D emperyalizmi hala bu antlaşmayı delmek ve yok
etmek için çeşitli yöntemler kullanmaktadır.
Örneğin ABD denetiminde kurulan GÜNEY
KÜRDİSTAN DEVLETİ’NİN tek resmi dilinin KÜRTÇE olduğunu belirleyen anayasasında, bağımsız bir KÜRDİSTAN kurulmasını
öngören SEVR ANTLAŞMASI gündeme getirilerek, Kürtlere self determinasyon
hakkını 62, 63 ve 64. maddeleriyle veren 1920 SEVR ANTLAŞMASI, 1923 LOZAN
ANTLAŞMASI ile iptal edilmiştir denilmektedir ( 6 Ekim 2006 –Cumhuriyet-Bahadır Selim
Dilek ).
Roma’daki NATO kolejinde ABD’li bir Albayın BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE
HARİTASI ile brifing vermesine gösterilen tepkiler yüzünden ABD
Genel Kurmay Başkanı Peter Race, Türk Genel Kurmayından özür dilemiştir (30.09.2006 Milliyet). Yani ülkemizin bölünmesini
ve SEVR’i yeniden uygulamak isteyenler, çizdikleri haritaları masa üzerine
koymaya başladılar.
AB üyeliği vaadi ile 1995 de Gümrük
Birliği anlaşmasını yaptık (zararımız 250 milyar $), 21.06.2001 de Uluslararası
Tahkim yasasını çıkardık. AB müzakere koşulları ile ülkemizde 13.06.2007 de
İkiz yasaları ve 27.02.2008 de Vakıflar yasasının çıkarttırdılar. Çünkü AB’nin Türkiye Temsilciliği Siyasi
İşler Müsteşarı Martin DAWSON, Vakıflarla ilgili yasa neden çıkmadı diye Anayasa Kom Bşk. Sn. Köksal TOPTANI sigaya çekiyordu (06.07.2006-Cumhuriyet).
ULUSAL ONUR VE SAYGINLIĞIMIZIN korunması
için yasalaşan 301. maddede yapılan değişiklikle Türklüğe
hakareti serbest bıraktık. Şimdi de KKTC’nin yok sayılmasını ve Ruhban okulunun
açılmasını istiyorlar.
AB yine öne sürdüğü yeni koşullar ile sadece Musevi
Rum ve Ermenilerin azınlık olarak kabul edildiği Lozan anlaşmasına aykırı
olarak yeni azınlıklar tarif etmeye çalışmaktadır. Kürt kökenli vatandaşlarımızı da azınlık olarak bize kabul ettirmek
amacındalar. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın
İtalya seyahatinde de söylediği gibi Kürt kökenli vatandaşlarımız bu ülkenin
azınlığı değildir.
AB çatısı altında 5. kez KÜRT SORUNU
için toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılanlar 6. toplantının TBMM çatısı
altında yapılmasını önerdiler. Toplantı sonunda da LOZAN anlaşmasının
yeniden yorumlanmasını istediler. Yani 45 yıldır üye olmayı
düşlediğimiz ancak daha kendi anayasası olmayan emperyalist AB, ülkemizin
kuruluş belgesi sayılan LOZAN anlaşmasını gündeme getirmek istiyor!!!
Yine Banu Avar’ın 15.01.2007 günü TRT-1
de sunduğu SINIRLARIN ÖTESİNDE programında, İngiltere’deki siyasilerin
ve medya yöneticilerinin ülkemiz hakkındaki emperyalist görüşlerini dile
getirdi. Onlarda, ülkemizde bir kürt azınlığı olduğunu öne sürmektedirler. Osmanlıyı bölmek için imzalatılan SEVR
anlaşmasının koşullarını, hala devam ettirmek çabası içinde olduklarını görmek
bizler için çok önemli uyarıdır. Bu uyarıları içimizdeki AB uşağı olan ve
KAREN FOG’un çocukları diye anılan hainlerin de duymasını dilerim.
Lozan Antlaşmasının delinmesine bir başka örnek; Yedikule Surp Pirgiç Ermeni Hastanesi Vakfı'nın Türkiye
aleyhine yaptığı başvuruyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
önceki gün kabul edilebilir bularak, esastan inceleme sürecini başlattı. 1832'de
kurulan vakıf, mahkemeye yaptığı başvuruda Türkiye'de Müslüman olmayan dini
azınlıklara ait vakıfların mülk edinmeleriyle ilgili mevcut yasal
düzenlemelerin Lozan Antlaşması'yla kısıtlandığını belirtti ve bu durumun
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu savundu. AİHM, azınlık vakıflarının mülk düzenlemelerini Lozan'ın
kısıtladığını öne süren Ermeni vakfının şikâyetini incelemeye aldı. AİHM, geçen yıl da aynı gerekçelerle Türkiye hakkında
şikâyette bulunan Fener Rum Erkek Lisesi Vakfı'nın başvurusunu kabul edilebilir
ilan etmişti. (22.07.2005-Milliyet-Güven Özalp-Brüksel).
Günümüzde ise gerek Lozan antlaşmasını
imzalayanlar ve gerekse de imzalamayanlar ortak bir amaç için fırsat
kollamaktadırlar. O da Lozan antlaşmasını delmek ve böylece ülkemizin bölünmez bütünlüğüne
son vermektir. Örneğin 20 Ekim 1921 de Fransa ile imzalanan Ankara antlaşması ile Güney
sınırımız belirlenmiştir. Lozan Antlaşması ile de Güney sınırlarımız teyit
edilmiştir. Ancak söz konusu iki antlaşmayı da imzalayan Fransa’nın okullarında
okutulan coğrafya derslerinde kullandıkları haritalarda, Güneydoğu Anadolu
Kuzey Kürdistan ve Doğu Anadolu da Ermenistan olarak saptanmış durumdadır.
Sayın Başbakanımızın AB için, bizi bölmek istiyorlar tespiti, 16 Aralık 2004 tarihli ek
protokolde bulunan 23. Madde ile açıkça dile getirilmektedir. Türkiye 1959 ve 1960 Zürih ve
Londra Anlaşmalarına göre Kıbrıs için garantör devlettir. Bu anlaşmalara göre Türkiye’nin
üye olmadığı hiçbir kurum ve kuruluşa üye olamayacak diye anılan Güney Kıbrıs,
AB’ye üye yapılmıştır.
Ülkemizin garantör hakları ile 1974 Cenevre
anlaşmasına göre Kıbrıs’ta 2 eşit otonom yönetim bulunduğu, taraflarca kabul
edilmiştir. Şimdi ise Güney Kıbrıs yeni dönem AB başkanı olarak ülkemizin geleceğine
ipotek koyma isteğini açıkça belirtmekte ve Kıbrıs’taki askerimizi işgalci
olarak tanımlamaktadır.
Bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kuran ve birçok ülkeye örnek olan
yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ilke ve devrimleri, AB tarafından en
büyük engel olarak görülmektedir. Hollandalı 30 yıllık politikacı, Hıristiyan
Demokrat parlamenter ostlander tarafından Mart-2003 de hazırlanan ön raporda, KEMALİZM ilkeleri, AB’ye üye olmamız
için en büyük engel olarak tanımlanmıştır. Yine Avrupa Parlamentosu’nun bir
İngiliz milletvekili Andrew Duff de basın toplantısı düzenlemiş ve şöyle
demişti:‘Devlet dairelerinden Atatürk’ün resimlerinin kaldırılması zamanı
geldi. Türkiye bunu yapmalıdır.’Neden ondan bu kadar korkuyorlar, neden
onun ilke ve devrimlerinden bu kadar çekiniyorlar? Lütfen düşünün ve gereken
yorumu yapın.
2013 yılı, dünyanın ekonomik açıdan çok
zor bir dönemi olacak. Gerek AB ve gerekse de ABD için ekonomik yorumlar iç
açıcı değil. Umarım güzel ülkemizde ekonomik önlemleri gereğince alır ve
namert’e muhtaç olmayız. Çünkü 86 yıl önce Lord Curzonun, LOZAN görüşmeleri sırasında dile
getirdiği dilekleri, borç alan, emir alır özdeyişi ile çok güzel açıklanmaktadır.
Lozan antlaşmasının güzel ülkemizin
geleceği için önem ve değerini anlamak için öncelikle SEVR anlaşmasını iyi algılamak ve
yorumlamak gerekir. Bu konuda Sayın Hasan Pulur’un 23.08.2003 tarihli BİR SEVR HİKÂYESİ başlıklı yazısını aşağıda
bilgilerinize sunmak istedim.
Bir Sevr hikâyesi; EVET, biz "Sevr Antlaşması'nı
buruşturup tarihin çöplüğüne attığımızı" sanırken, "onlar" bu antlaşmayı
derin dondurucuda bekletip her fırsatta önümüze çıkarmaya çalışmışlardır. Erhan
Bener "Bürokratların üçüncü cildinde anlatır... Yıl, 1966, Erhan Bener,
OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) Türkiye temsilciliğinde
görevlidir, baş temsilci Cahit Kayra'dır. Türkiye'nin bu örgütle ilişkisi
nedir? Her zamanki gibi: Para! Türkiye, borç, kredi, kısacası para aramaktadır.BAŞ
temsilci Cahit Kayra, cumartesi günleri temsilcilikte çeşitli konuların
tartışıldığı toplantılar düzenler, dünya sorunları, sanat ve kültür olayları
gibi.
OECD Yardım Konsorsiyomu'nun, Türkiye'ye
yapılacak yardım için, ileri sürdüğü şartları adeta Osmanlı
devletine kabul ettirilen Duyun - u Umumiye şartlarına benzeten Cahit Kayra,
Fransız Devlet Yayınları Kurulu'ndan bir Sevr Antlaşması aldırır, okuyunca o
kadar ilginç bulur ki, ilk cumartesi toplantısını buna ayırır.
ERHAN Bener anlatır, antlaşma incelendikçe
görülür ki, Sevr'in ekonomik ve mali hükümleriyle, OECD konsorsiyomunun
şartları arasında tıpatıp uyum vardır: "Konsorsiyumun
hazırladığı metinlerdeki birçok tümcenin, Sevr Antlaşması'nın metninde hemen
hemen aynen yer aldığını gördük."
CAHİT Kayra da şöyle der: "Bizim okullarda Sevr
Antlaşması'nı sadece imparatorluğun coğrafya bakımından parçalanmasını sağlayan
bir anlaşma diye okuturlar. Oysa içindeki ekonomik, mali hükümler bu
parçalanmadan çok daha önemlidir. Daha sonra, Lozan Anlaşması sırasında, toprak
parçalanmasına önem vermeyen sömürgeci devletler, Sevr'in ekonomik ve mali
hükümlerini uygulamakta çok direnmişlerdi. Bana kalsa, okullarımızda, Lozan'dan
çok, Sevr Anlaşması'nı okutmak gerekir. O zaman gençlerimiz bugünü daha iyi
anlayabilirler."
Toplantıya katılanlar, başta Erhan
Bener, Paris'teki Devlet Yayınevine giderek "Sevr
Antlaşması"ndan birer tane isterler. Maalesef yoktur, çünkü
Fransız Dışişleri Bakanlığı satışı durdurmuştur!
Ama Cahit Kayra'nın elindekini de alacak değillerdir
ya! Bu nüsha 1997 yılında Cahit Kayra'nın yorumuyla Türkiye'de yayımlanır.
(Boyut Kitapları) Meraklısı gider alır, okur. DEMEK ki, isteyen Sevr'i unutsun,
isteyen unutturmaya çalışsın, "onlar" derin dondurucu
da "Sevr"i saklamaktadırlar. Son örnek... Amerika ne diyor? "Irak'a asker
gönderirsen, krediyi alırsın!" diyor. A.Berham ŞAHBUDAK… 10.07.2015
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİRLİĞİ
PLATFORMU Genel Başkanı A.Berham ŞAHBUDAK…