28 Şubat 2021 Pazar

Recep Yazıcıoğlu Bir CUMHURİYET Valisiydi…

Recep Yazıcıoğlu Bir CUMHURİYET Valisiydi…
Recep Yazıcıoğlu Tokat valisi iken adından çok söz ettiren bir Devlet valisi olarak halkın gönüllerde çok büyük yeri olan bir Valiydi. Recep Yazıcıoğlu’ Tokat valisi iken bir gün tebdili kıyafetle köylülerin traktörlerine binip Niksar dört yol mevkiindeki köylü traktörçüleri durdurarak onlardan haraç isteyen polisleri görevden alan yol kenarındaki büfelerde içki sattırmayan kahvelerde kumar sayılan oyunları yasaklayan bir vali iken; Görev yeri değiştirilerek Aydın Valiliği'ne atanan ve henüz üç dört günlük vali iken Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikâyet kulağına çalınır... Hiç vakit kaybetmeden hastaneye gider. Tebdil-i kıyafetle gelir. Acil bölümünden girer. Oradaki görevli bir hemşireye der ki "Başhekimin odası nerede? Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu'na. Tanıyamaz tabi. Küçümseyici bir ses tonuyla " Üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" der. Yazıcıoğlu üst kata çıkar. Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir. "Buyurun ne istiyorsunuz ?" diye sorar. Yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler. Başhekim kendisine "Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" der. Yazıcıoğlu, "Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey ?" der. Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovar. Sessizce aşağı iner, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına biner, arabada onu bekleyen yardımcısına "Gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim" der... Ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kravatlı, takım elbiseli olarak gider hastaneye... Elinde rulo halinde bir kağıt... Bu sefer makam aracı hastane girişine kadar gelir... Herkes şaşkındır... Dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adam meğerse yeni atanan Aydın valisiymiş... Vay be! Der görevliler... Hiç vakit kaybetmeden başhekimin odasına çıkar... İçeri girer... Başhekim dona kalır... Siz? Ama siz? Der... Bugün itibariyle başhekimlik unvanından azledilmiş bulunmaktasınız der, elindeki görev azli belgesini uzatır ve ayrılır hastaneden... Senin gibiler bu memlekete üç beş gömlek fazla geldi Saygın Devlet adamı Sayın Valim... Mekanın cennet olsun... Vefatının 19. Yılında Efsane Devlet Adamı Değerli Valimiz Recep Yazıcıoğlu’nu Rahmet ve Minnetle bir kez daha saygıyla anıyorum. SONCU OLARAK: Devlette görev bilincini kaybetmeden tüm bilincini kamu malını yağmalamak değil! Kamu yararına kullanmak olduğunu bilincinde olan Valilere çok ihtiyaç olduğu açıktır “ Özellikle ‘de AKP’li yönetim bu bilinç tamamen AKP eliyle yok edildi Devlet yönetiminde çürüme dip yaptı…“ Oysa cumhuriyetimizin temel ihtiyacı olan liyakatle yönetilmesidir illerimizin yönetilmesidir “Valisinden caya ocağı görevlisine kadar herkesin ”halka hizmet eden anlayıştan uzaklaşması her gecen gün daha ’da hissettirir olduğunu görmek bu cennet ülkenin de çöküşü demek… Değerli Valimiz ”Recep Yazıcıoğlu’nu Vefatının” 19. Yılında kendisini Rahmet ve Minnetle bir kez daha saygıyla anıyorum. Sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum… Ali Berham ŞAHBUDAK…

17 Şubat 2021 Çarşamba

EY HALKIM ARTIK"AKP'Yİ VE ZİHNİYETİNİ"TANI VE UYAN (!!!)

EY HALKIM ARTIK"AKP'Yİ VE ZİHNİYETİNİ"TANI VE UYAN (!!!) BU ZİHNİYET "ATATÜRK’ VE CUMHURİYETLE" HESAPLAŞMA PEŞİNDE! AKP ve zihniyetinin Cumhuriyetle hesaplaşması “Dünün mandacıları, hilafetçiler, padişahlar, bugün “millet iradesi” kavramının arkasına saklanarak Erdoğan yandaşlığından başka hiçbir şey yapamayacak duruma gelmiş, tarikatçıların sözcülüğünü üstlenmiş durumdadır... Bu bir denemedir, meydan okumadır. AKP’nin kafasında bir tek şey vardır. Laik ve demokratik Cumhuriyetle ve Atatürk Devrimleriyle hesaplaşma vardır! Bunu bir türlü anlamayan maalesef birde Gazi Mecliste bulunan ana muhalefet olmak üzere grubu bulunan muhalefet partileri vardır” ( başta kendini Türk milliyetçisi zanneden milliyetçilikle uzaktan veya yakından hiç ilgisi olmayan AKP çanakçısı MHP ve yönetimi vardır! Unutulmamalı ki; Cumhuriyet, uluslaşma yolunda attığımız en büyük adımın hatırlanmasıdır. O adımın gerisinde yaşanmış büyük acılar, büyük felaketler vardır. O adımın gerisinde binlerce şehidin kanı vardır. Bu topraklarda hür bir şekilde onurluca yaşamanın çelik iradesi vardır. O adımın gerisinde, bu ülkede yaşayan herkesin, kıvançta ve tasada birlik ve beraberlik yemini vardır. Atalarımızın ettiği o yemin, bir daha bozulmamak üzere edilmiş bir yemindir. AKP’li yaşadığımız son 18 yılın ardından tüm bu vatana dair edilmiş yeminler şahsileştirilmiş adeta Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyetle ve Atatürk Devrimleriyle bir hesaplaşmaya dönüşmüştür… 18 yıllık AKP’ yönetiminde olan Ülke gündeminde ağırlıklı yer edinen bazı başlıklara bakıldığında AKP eliyle kurulan rejimin büyük bir hesaplaşma hesabı içinde olduğunu görüyoruz. Andımızla başlayan, Türkçe ezan ile devam eden ve en son Diyanet İşleri Başkanının “kadim Atatürk düşmanı” fesli yobaz Mısıroğlu’nu 10 Kasım'a denk gelen bir süreçte ziyaret etmesi ile süren tartışmalar ülkemizde gericiliğin gittikçe artan ağırlığının büyük bir hesaplaşmaya verildiğini görüyoruz. Tescilli Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Mısıroğlu’nu denek piyon aslında İngilizlerin bir maşası olduğu tartışma götürmez bir gerçektir ”ancak ne var ki Diyanet İşleri Başkanı’nın fesliyi ziyaret etmesi ve hemen Erdoğan'ın da fesliyi ziyaret etmesi çok başka bir hesap olduğudur ve bu ziyaretlerin bilinçli olarak 10 Kasım'a denk getirilmesi ve bunun propaganda edilmesi, işin arka tarafında başka bir durum olup olmadığını ister istemez bir Atatürkçü Kemalist yurtsever yurttaşlara sorduruyor? Eğer mesele basit bir hesap hatası ise bu daha vahim bir durum. Ancak Atatürk’ün ölüm yıl dönümünde böyle bir ziyaretin gerçekleştirilmiş olması, bir mesaj verme boyutuyla ele alınmalıdır. Özellikle ‘de Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanının ziyaretinden önce, belirtilmesi ve vurgulanması gereken ise Erdoğan'ın da Mısıroğlu’nunum ölümünden önce bu piyonu ziyaret etmiş olduğudur. Nedense, Erdoğan'ın ziyareti bu tartışmalar içinde gündeme bile getirilmiyor. Kaldı ki Erdoğan tarafından yapılan son açıklama Diyanet İşleri Başkanının görevine devam edeceğine yönelik. Bu bile ortada gericiliğin attığı adımları Atatürk’le hesaplaşmayı biraz daha ileriye götürdüğü anlamındadır. “Bunun anlamı şudur Ülkemizde ne kadar Atatürk ve cumhuriyet düşmanı vatan haini emperyalist maşası ve piyonları varsa AKP’nin kanatları altında yapıldığını fazlasıyla gösteriyor demektir”… Bugün yapılan bütün tartışmaların ana ekseni AKP eliyle kurulan yeni gerici rejimin, 1923 Cumhuriyeti ile hesaplaşmasının başlıklarıdır. Andımız üzerinden Erdoğan tarafından dile getirilen görüş açıktı. Biz Türk değiliz, bizim için tek ant İstiklal Marşı söylemi, bu hesaplaşmanın bir boyutunu göstermektedir. Türkçe ezan üzerinden Atatürk dönemine, Atatürk’ün ismi verilmeden yapılan eleştiriler, Kadir Mısıroğlu gibi tescilli bir yobazın sahiplenilmesi ve ziyaret edilmesi, Atatürk’ün çeşitli illerde ve okullarda Atatürk heykeline ve okul önündeki büstlerine yapılan saldırılara yönelik “Atatürk ilah değil propagandaları aslında AKP ve AKP’yi oluşturan zihniyetin ikinci Cumhuriyet rejiminin nasıl bir Türkiye istediğinin özeti gibidir. Bütün bu ideolojik tartışma başlıkları, AKP iktidarının gerçek niyetini ve AKP iktidarının dayandığı tabanın nasıl bir Türkiye istediklerini yeterince göstermektedir. Atatürk heykeline balta ile saldıran gerici ve yobaz çağdaşı güruhlar ve şahıslar, “batının değil Allah'ın kanunlarını istiyoruz diyerek şeriat istediğini açık olarak ifade ettikleri ve bunu söyleyenlerle ilgilide kanuni hiçbir işlemin yapılmadığı da olmaktadır. Bugün ortaya çıkan bu tartışmalara biz bir kez daha göstermiştir ki farklı boyutta bu tür girişimlere bakanlar aynı zamanda bu tartışmalarda konum ve mekan değiştirenler alan zamanda gericilerin ve liberallerin bir kez daha sırf üç kuruş çıkarları için AKP zihniyetinin yanında aynı safta buluştuklarını ifade etmek gerekiyor. Atatürk'e karşı girişilen bu alçak saldırıları ve TV programlarında Atatürk’ün ve kurduğu cumhuriyetin tarihi gerçekler ve şartlar göz ardı edilerek adeta bir öç alma duygusu içinde Hareket’le Atatürk tartışmalara yapılması bu gruplarca normal diyerek değerlendirenler yapanlar dahi var. AKP ile MHP arasında yapılan bu yeni sistem anlaşması aslında yarım kalan Orta-doğu eş başkanlığının tamamlanmasıdır. AKP ile Atatürkçü Kemalistlerin arasındaki siyasi çekişme cumhuriyetimizin ve Atatürk Devrimlerinin korunması ve cağa uygun olarak yorumlanarak ulusal güvenliğin tam bağımsız olarak sağlanmasıdır! Bütün bu analizlerin ve yorumların “komplocu” yanları bir tarafa, politik sonucu itibariyle ortaya çıkan durumun AKP zihniyetinin ve bileşenlerinin Cumhuriyetle ve Atatürk'le “hesaplaşma olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Cumhuriyetle hesaplaşmanın bir diğer boyutu, AKP eliyle kurulan yeni rejimin 1923 Cumhuriyetinin reddiyesi ile kurulduğunu göstermesi manasıyla değerlendirilmelidir. Bu durum, AKP’nin dayandığı gerici ve liberal zeminin nasıl bir ideolojik kodlamaya sahip olduğunu somut olarak ortaya koymaktadır. İşin sıkışma boyutu ise, AKP cenahında yaşanıyor. Bir yandan “en büyük Atatürkçü” biziz diyen AKP, diğer yandan AKP düşmanlarına payanda olan bir siyaset. AKP’nin dayandığı gerici zemin ve sahip olduğu ideolojik form, 1923 Cumhuriyeti ile temelden çelişiyor. Ama aynı zamanda bugünkü siyasal atmosferde Atatürk ve Cumhuriyet ile bağlarını tamamen koparmaktan çekinen bir görüntü içinde. Ancak sıkışmanın asıl boyutu başka yerde. Bu da gerici AKP rejiminin yaşadığı ideolojik kriz ya da boşluk ile ilgilidir bu rejimin hangi ideolojik formlar üzerine kurulacağı bugün belirsizliğini koruyor siyasal İslamcılığın dünya çapında yaşadığı yenilgi ve başarısızlık ortadayken, Suriye’de iyi ya da kötü Baas ’ın ya da laik siyasetin kazandığı bir tablo vuku bulurken, emperyalizmin İslamcı kart yerine Kürt kartını devreye soktuğu bir Ortadoğu gerçeği karşımızda dururken AKP’nin dayandığı İslamcı siyasetin sınırları da ortaya çıkmaktadır. Bu sınırlılığa, aynı zamanda Türkiye’de yüzde 60 – 70 ’ gibi bir toplumsal zeminin gecen 18 yıllık süre zarfında AKP zihniyetini tamamen anlamış olmasa da başka bir gerçeğin kendisidir gün geçtikçe otoriter kimliğe büründüğünü gördüğü AKP karşısın da tekrar Cumhuriyetçi ve Atatürk’le hiçbir sorununun olmadığını anlayan Türk halkı aslında gerçek yönetimin laik sosyal hukuk devleti olduğunun bilincine varmış olması ve bu açıdan da bakıldığında AKP zihniyetinin ve bileşenlerinin “Türkiye'nin bütününe hitap edemeyen bir iktidar gerçeğini anlamış olmasıdır”. Bugün ortaya çıkan bu tartışmalar özünde AKP eliyle kurulan rejimin nasıl bir yöne verileceğine dönük ideolojik düzlemde ve aynı zamanda toplumsal zeminde yürütülen tartışmalar olarak görülmeli ve önemli sayılmalı… Bugün önce bu işin bitmediğini bilmek gerekiyor. AKP eliyle kurulan bu gerici rejimin iktisadi ve ekonomik bir krize gebe kaldığı gibi yakın gelecekte siyasal bir krizle de karşı karşıya kalmayacağı mutlak bir veri olarak asla ele alınamaz. Bugün yapılan bu ideolojik tartışmalarda, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuruluş ilkesi olan Kemalist Devrimleri savunan Atatürkçü yurttaşlar uzaktan değil bizzat doğrudan müdahil olmanın yollarını bulmalıdır. Bugünkü tartışmalar, ülkemizin aydınlık yarınlarında önemli kilometre taşları olacaktır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi liberalizmin ve gericiliğin tarihsel kardeşliğinin bir kez daha kurulduğu “Cumhuriyet düşmanlığı” özünde emperyalizmle işbirlikçiliğinin ister sınıfsal ister ideolojik olsun şekillendiği bir Atatürk düşmanlığıdır. Gericiler ve liberaller bunlara leva olarak birde MHP dahil olmuş ve bugün hep birlikte el ele vermiş, yalan ve büyük bir propaganda üzerinden tarihsel gerçekleri ters yüze edecek yeni bir tarih yazımı peşindeler. Başkanlık sistemini tek adam diktatörlüğü olarak eleştirenler Atatürkçülere karşı, “asıl tek adam Atatürk’ dür ” diyerek sözde akıl satan liberaller, padişahlığı ortadan kaldıran bir tarihsel olguyu ters yüz ederek, bugün yaşanılan tek adamlığa meşrutiyet katkılarının farkında bile değiller. Birikim Dergisi ve T24 gibi haber sitelerinde Atatürk dönemini tek adam olarak kodlayıp, bugün kendisini Atatürkçü olarak ifade eden ve Erdoğan rejimine karşı koyan insanlara, asıl Atatürk tek adamdı yazılarıyla yanıt vermeye çalışıyorlar. Tarihin niteliksel gelişimi, niteliksel değerleri önemsiz kılar. Her şeyi ile tek adam yönetimi olan padişahlığı ortadan kaldırmak asıl gerçekliği oluşturmaktadır. Zorlama yeni tarih yazımı, bu gerçekliği asla değiştirmeyecektir. Yine aynı şekilde tepeden inmeci ve darbeci İttihat Terakki söylemi de liberallerin ve gericilerin ağızlarında sık geveledikleri bir durum. Ancak Türkiye’de Meclis ve anayasa, bizzat İttihat tarafından getirilmedi mi? Dünün mandacıları, hilafetçileri, padişahçıları, bugün “millet iradesi” kavramının arkasına saklanarak Erdoğan yandaşlığından başka hiçbir şey yapamayacak duruma gelmiş, tarikatçıların sözcülüğünü üstlenmiş durumdadır. Yaşadığımız güncel tartışmaların özünde bulunan budur. Bu yüzden yeni bir tarih yazımı yazmaya çalışıyorlar. Ama bilinmelidir ki, Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet’te tarikatçıların ve şeriatçıların talepleri ile halkın talepleri asla bir ve aynı değildir. Bugünkü oy sayısı üzerinden bunları eşitleyenlere karşı gerçek Atatürkçü yurtsever devrimciler asla bu cumhuriyette AKP zihniyetine ve bileşenleri olan Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarına asla bir rejim değişikliğine izin vermeyecek lerdir Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyeti il ebet ve kanlarının son damlasına kadar cumhuriyeti sonsuza kadar savundukları bilinmelidir. Ali Berham ŞAHBUDAK.

15 Şubat 2021 Pazartesi

CUMHURİYET YÖNETİMİNDEN “TEK ADAM” YÖNETİMİNE!!!

CUMHURİYET YÖNETİMİNDEN “TEK ADAM” YÖNETİMİNE!!! Cumhuriyet yönetim nasıl bir yönetim biçimidir sorusunun en net cevabı “Çağdaş ve modern bir cumhuriyet öncelik bireylerin tam bilinçli birer yurttaşlık bilinciyle bilgilenmesiyle mümkündür! Çünkü yurttaşlık bilinci aynı zamanda kendisinin de insanca yaşamasını bilmesi ve insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu da öğrenmesi demektir “ Dinsel ırksal mezhepsel bir başkasının etkisinde kalmadan hür yaşamaktır. Diğer taraftan insanlar kendini kul olarak gördüğünde sonuç tek adam sonucu olacaktır. Cumhuriyet kısaca; başta devlet başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının belli aralıklarla yinelenen seçimlerle göreve getirildiği bir “yönetim biçimidir gücünü halktan alır ve her düşüncenin kendini temsil etme hakkı vardır. Sözlükte Cumhuriyet Nedir: “Cumhuriyet, halkın kendi kendini yönetmesidir. Halkın egemenliğine dayanan yönetim biçimi olarak da tanımlanır. Cumhuriyet yönetiminde halk yönetimde doğrudan söz sahibidir. Cumhuriyet yönetimlerinde hak, eşitlik, özgürlük ve adalet kavramları öne çıkar. Adalet mahkemeler tarafından sağlanır. Siyaseti meclis yapar. Meclis kanun çıkarır. Cumhurbaşkanı kanunu onaylar. Cumhuriyet sisteminde birçok rejim bulunabilir. Bunlar demokratik, monarşi ya da teokratik olabilir”. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır. “Ne yazık ki 98 yıl üzerinde gurur ve onurla yaşadığımız cumhuriyet” Türk halkının son 15- 20 yılda AKP ile başlayan bir yurttaşlık bilincinden uzaklaşma da var “ daha çok din iman endeksli kul olma bilinci yerleşerek AKP ve bileşenleri cemaat ve tarikatlara karşı bir yakınlaşmanın sonucu laik sosyal hukuk devletinden uzaklaşılarak tek adam yönetim sistemine evrilmiş bir cumhuriyetle karşı karşıya kaldığımız gerçeği de var”.! Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Cumhuriyeti kurarak ilan eden ilk kurucu liderimiz ve ebedi başkomutanımız ulu önder Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyet için belli şartların gerçekleşmesine bağlı olduğundan dolayı aşama aşama yapılan çalışmalar ile bir temel hazırlanmıştır. Cumhuriyetin ilanından bir süre önce yani 23 Nisan 1920’de açılan meclis, yönetim şeklinde yapılacak değişikliklerin habercisi olmuştur. Meclisin açılma sebebi halkın kendini yönetecek kişileri seçebilmesine imkan vermek ve Türk halk için bir hak tanınması da cumhuriyet rejiminin yönetim özelliğidir. Ancak saltanat, cumhuriyet rejiminin tam uygulanmasını önünde bir engelleyici nitelikteydi ve saltanatın derhal kaldırılması Millî egemenlik düşüncesi gereği şarttır 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmıştır. Tam bağımsızlık sağlandıktan sonra 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk tarafından resmen ilan edilmiştir. Cumhuriyet rejiminde halk bağımsızdır. Yöneticilerini de bağımsız ve kanunlara uygun şekilde seçme hakkına sahiptir. Halkın yönetici olma hürriyeti de olduğu için seçilme hakkı da sabittir. Dünyadaki cumhuriyet ile yönetilen her ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de cumhuriyetin özgün nitelikleri vardır. Cumhuriyet, bir milletin kendi bağımsızlığına sahip olmasını sağlayan siyasi rejimdir. Cumhuriyet rejiminde halk bağımsızdır, yöneticilerini de bağımsız şekilde ve mutlaka kanunlara da uygun şekilde seçme hakkına sahiptir. Yani iktidar halkın seçimine göre şekillenir ve yine halkın seçimiyle değişebilir. İktidarın halk tarafından değiştirilebilir olması cumhuriyetin rejiminin en dikkat çekici özelliklerinden biridir. Nitekim bu durum yönetimin babadan oğula geçemeyeceğini ya da halkın iradesi olmadan devredilemeyeceğinin göstergesidir. Kısaca Cumhuriyet yönetiminin özellikleri nadire baktığımızda ise tam bir yurttaşlık bilinci vardır!: 1. Halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir. 2. Hukukun üstünlüğüne dayanır. 3. Halkın seçme ve seçilme hakkı vardır. 4. Çoğunlukçu sistemler ile uyum içindedir. 5. Halk bir meclis ve hükümet kurma yetkisi verebilir. 6. Halk cumhurbaşkanını kendi seçebilir. 7. Egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şeklidir. Cumhuriyet yönetiminin özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim oluşudur. Seçimin, gerek seçme gerekse seçilme hakkı açısından belli bir kişiye, belli bir gruba, belli bir sınıfa ait olmayıp; bütünüyle millete ait olmasıdır. Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Rejimin gücünü, geniş halk kitlesinin bütününden, millet iradesinden almasıdır. Cumhuriyet rejimi, devlet yaşantımıza, siyasi yaşantımıza egemenliğin bir kişiye, bir gruba, bir sınıfa değil, doğrudan millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştır. Cumhuriyet rejimi, bütün vatandaşları yasa önünde eşit sayar, onlar arasında hiçbir ayrıcalık tanımaz, onların devlet yönetimine eşit olarak katılımını sağlar. Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini devlet teminatı altına alır. Cumhuriyet akla, mantığa, bilime, toplumun gereklerine ve ihtiyaçlarını gidermeye en uygun ve insana değer veren bir devlet yönetim biçimidir. “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır.” İnsanın, dolayısıyla toplumun gelişme ortamını hazırlayan, koruyan en iyi yönetim biçimidir. Siyasi bir rejim bakımından cumhuriyet, halka dayanan, gücünü halktan alan bir devlet modelini ifade eder. Dolayısıyla iktidarın millete ait olduğu bir yönetim biçimidir. Bu nedenle cumhuriyette egemenlik bir kişi veya zümreye ait değil, ulusun bütün kesimlerine aittir. Bu bakımdan, başta devlet lideri olmak üzere, devletin temel organlarında görev yapan şahısların seçimle işbaşına geldikleri, bunların belirlenmesinde veraset yönteminin kesinlikle rol oynamadığı bir hükümet modelini temsil eder. Öz Olarak Cumhuriyet; Milletin, egemenliği kendi elinde bulundurduğu ve bunu belirli süreler için seçtiği mebuslar aracılığı ile kullandığı devlet biçiminin adıdır. Yukarıda yapılan açıklamaların tamamı birbirine yakınlık gösteren doğru tanımlamalardır. Cumhuriyetle idare edilen ülkelerde, ulusun başında belli bir süreliğine seçilen Cumhurbaşkanı bulunur. Yasama gücünü kullanan Meclis ise halkın oylarıyla seçilen mebuslardan oluşur. Cumhuriyet rejiminde yasama, yürütme ve yargı güçleri birbirine karşı bağımsızdır. Türkiye’de cumhuriyet rejimine Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılması ile geçilmiş, ancak cumhuriyet, resmen 29 Ekim 1923’te ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri Anayasamızın ikinci maddesinde belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri şöyledir: · Toplum huzuru: Anayasamızda Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri anlatılırken ilk olarak toplum huzurundan bahsedilmiştir. Bu tesadüfi değildir. Bir toplumdaki huzur ülkenin gelişmişliğinin de sembolüdür. Günümüzde yapılan araştırmalar toplum huzuru en yüksek ülkelerin en gelişmiş ülkeler olduğunu göstermektedir. Bu nedenle anayasada da belirtildiği üzere toplumun huzuru sağlamak temek olgulardan biridir. · Milli dayanışma: Milli dayanışma demek, birlik ve beraberlik demektir. Ancak birlik ve beraberlik sağlanırsa devletin esenlik içinde varlığını sürdürebileceğini söylemek kesinlikle doğru bir tespit olacaktır. · Adalet anlayışı: Bir devlet, bünyesinde yaşayan herkese karşı adil olmak zorundadır. Adalet, devletleri ayakta tutan temel unsurlardan biri olduğu için cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer almaktadır. · İnsan haklarına saygı: Bağımsızlık her konuda sınırsız özgürlük anlamına gelmez. Milli egemenliğine sahip toplumlar eğer insan haklarına saygı duyar ve birbirinin haklarını da gözetirse o zaman gerçek hürriyeti elde etmiş olurlar. · Atatürk milliyetçiliğine bağlılık: Bu konuyu incelemeden önce Atatürk milliyetçiliğinin ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Atatürk milliyetçiliği bir ulusun sadece kendi soyundan gelenleri üstün tutması demek değildir. Atatürk milliyetçiliği derin bir kavramdır. Atatürk'e göre dini, mezhebi, dili, soyu ne olursa olsun kendini Türk olarak gören herkes Türk’tür. Bu anlayışı benimseyen herkesin bu milletin faydasını gözeteceğinden dolayı Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinden biri de Atatürk milliyetçiliğine bağlılıktır. · Demokratik devlet: Demokrasi halkın kendi kendini doğrudan veya dolaylı olarak yönetebilmesini öngören yönetim biçimidir. Bu yönetim biçimi cumhuriyetin asıl amacına hizmet ettiğinden ötürü temel nitelikler arasında yer almaktadır. · Sosyal devlet: Devletin halktan aldığı vergiler karşılığında halkın ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermesi sosyal devlet anlayışı kapsamındadır. Halk bağımsız yaşar ve kendini yönetenleri seçer ancak seçtikleri yöneticilerden de hizmet bekler. Devlet halkın temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlar sunmakla yükümlüdür. Bu nedenle cumhuriyetin nitelikleri arasında sosyal devlet anlayışı da bulunmaktadır. · Hukuk devleti: Cumhuriyet rejimi için adalet temel unsurdur. İnsan haklarına saygı gösteren, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu devlet hukuk devletidir. Hukukun var olduğu bir sistem her türlü sorunun çözümünün adil şekilde yapıldığı sistemdir. Bu nedenle cumhuriyetimizin niteliklerinden birisi de hukuk devleti olabilmektir. Ali Berham ŞAHBUDAK…

2 Şubat 2021 Salı

KAHROLSUN İSTİBDAT! YAŞASIN HÜRRİYET!

KAHROLSUN İSTİBDAT! YAŞASIN HÜRRİYET! Boğaziçi "öğrencilerine özgürlük" Boğaziçi Üniversitesi AKP'li kayyuma feda edilemez? Boğaziçi Üniversitesi Dünya üniversiteleri sıralamasında saygınlığı olan bir üniversitedir. Boğaziçi Üniversitesi AKP’li bir kayyuma bırakılamayacak kadar değersiz değildir! AKP + MHP iktidara tutunmak için "Türk Polisini" kalkan kullanarak öğrencilere ve Türk halkı üzerinde akla hayale sığmayan şiddet ve baskı kurarak iktidarda kalmayı düşünüyorsa artık bu Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyette hayaldir! Çünkü 18 yıldır "din iman" diyerek uyutulan bu halk artık uyanmıştır... Saray iktidarı ve MHP bu şiddet içeren eylemlerin altından kalkamaz"! Atatürk'ün kurduğu Tam Bağımsız sosyal hukuk devleti olan bu cumhuriyette iktidarda kalmak adına cumhuriyeti bir kaosa sürüklemek felakettir hiç kimse bu felaketin altında kalkamaz.? #Ülkeyi yöneten siyasi iktidar AKP ve AKP'ye 20 yıldır TBMM desteğini esirgemeyen MHP sakın T.C. Devletini 1970 yıllarla karıştırmasın o yıllar çok gerilerde kaldı Bugünün Türk Gençliği tam bir bağımsızlık taraftarı ve Kemalist Atatürkçü yurtsever devrimcidir " Sizin kefen giydirdiğiniz genliğe hiç mi hiç benzemez... AKP ve MHP her sıkıştığında terörü bahane ederek öğrenciler ve Türk halk üzerinde baskı kurması bu ülkede kaosu tetikler baskılarla asla iktidarda kalınmaz? Bu baskı ve şiddet AKP’yi ve MHP’yi kesinlikle iktidarda tutmaz bilakis gidişlerini çok daha hızlandırır? Polis eylemciler üzerinde “kamu güvenliği" adı altında kanun ve yasa dışı bu uygulamalar Anayasal bir suçtur? Bu suçu Polis bugün göremiyor ola bilir " Peki yârin ne olacağını kimse garanti edemez Türk Polis teşkilatında görev alan polislerimize tavsiyem " Yârin şiddet emrini veren amirleri kendilerini savunmazlar" Buna en iyi örnek 15 Temmuz FETÖ terör örgütünde yaşanılanlardır... Kanunun ve yasaların dışında siyasi olarak üniforma altında kamuya ait araç ve gereçlerle halka baskı kurmak polise yarar değil kanunlar ve yasalar önünde hesap vermeyi getirir? " Sen durma emir aldım de! Kimse ben emir verdim demez! Sıradan polisler bireysel işledikleri kanun dışı suçlanır hesabını mutlaka vermiştir... Unutulmasın Gezi Direnişinde sahada işlenmiş kanun dışı suçlar henüz verilmemiş ola bilir bu dosyalar bugüne kadar raflardan indirilmemiş ola bilir !!! "Unutmayın bu Cumhuriyette her şey kayıt altındadır yanındaki arkadaşın yaptıklarını kaydeder sen farkında dahi olamazsın bu ülkede hiç kimse işlediği suçtan kurtulamaz buna Erdoğan da dahildir? O nedenledir ki artık bu kavga hürriyet kavgasıdır!.. AKP’nin tüm kurumları ele geçirme ve Türk halkını kendine biat ettirme, kavgasıdır! Bu kavgada taraf sadece ve sadece top yükün Türk halkının kendisidir “din ırk mezhep renk” ayrımı yapmaksızın haksızlığa #hukuksuzluğa adam kayırmaya son verme kavgasıdır... Yıllardır Ülkenin kaynaklarını sadece yandaşa ve İslami cemaat ve tarikatlara aktaranlara karşı yeter diyen "açlıkla yoksullukla mücadele eden 83 Milyon Türk halkının ta kendisidir yıllardır AKP’nin Ülke kaynaklarını bir avuç çeteye aktardığı kaynaklara karşı gösterdiği itirazın kavgasıdır!!! Yıllardır kazanılmış tüm haklarının gasp edilmesine karşı bu bir direniştir. İşçilerin, emekçilerin ezilenlerin yürünecek yolu gösteren şanlı bir direnişin kavgasıdır “ Bir kıvılcım kor olur kimi yakacağına bakmaz önüne çıkanı her şeyi yakar tıpkı bir volkan gibi #ateşle oynamayın...!!! #AsağıBakmaycağız … Ali Berham ŞAHBUDAK…

ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...