27 Mart 2022 Pazar

Kemalist Olmak Kolay Değildir!

 

Kemalist Olmak Kolay Değildir!

100 yılın sonunda “ Kemalist devrimlerle kurulmuş bu cumhuriyette “ben bir Kemalist Atatürkçüyüm diye bilmek o kadarda kolay değildir ”...

Çünkü önce insanın bu değerlere inanmış olması gerekir ve dünyada yönetimsel ve ideolojik olarak Kemalist ideolojinin neden yıkılmadan ayakta kaldığını iyi analiz etmek gerekir”! 

Oysa bugün dünya da “ Kemalimizden” başka diğer tüm ideolojilerin tamamı ve kurucu liderleri yıkıldı!” Kim kaldı Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve kurduğu Kemalist ideoloji ve devrimleri tıpkı ilk gün ki gibi bugün dahi canlı ve her gecen gün milyonların yüreklerde yıllar geçtikçe dehada büyüyor…

Oysa " Kemalist" ideolojinin tanımlamasını Kurtuluş Savaşı sürecinde görürüz.!

Mustafa Kemal'in önderliğinde başlatılmış olan Kuvayı Milliye hareketinin tarafında olanlara verilen ortak isim. Kökü Müdafaa-i Hukuk ve Kuvayı millîye hareketindedir... "Kurtuluş Savaşını verdiğimiz emperyalist ülkeler de ortaya çıkan ve yayınlanan gizli belgelerinde "Mustafa Kemal yanlısı Kemalistler" diye belirtildiği görülmektedir...

“Kısaca ben bir Kemalist, Atatürkçüyüm diyen bir yurttaş aynı zamanda da bir #anti-emperyalist, tam bağımsızlık inancını taşıyan kişiye denilmektedir”.

İşte bu devrimci hareketin ideolojisi de "Kemalizm’dir. Kemalizm, Başkumandan ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten çıkan bir ideoloji ve doktrindir... 

Bu ideoloji Türkiye Cumhuriyetinin de dünyadaki tüm ideolojilerinde üstünde bir ideoloji olmakla beraber Atatürk’ün kurduğu Devletin de resmi ideolojisidir...

Kemalizm, 1919-1938 yılları arasına sıkıştırılmış köklü değişim ve dönüşümü değil, asıl geleceğe yürüyüşü de açıklayacak kendine özgü bir ideolojinin ürünüdür. Kemalizm "kalıplaşmış bir dogma değil, çağdaşlaşmayı ve modernleşmeyi amaçlayan bir gelişme modeli sürekli bir izlencedir... 

Kemalizm tek yönlü ve kopya olmayıp bir bileşkedir. Ayrımcı değil bütünleştirici bir ideolojidir"...  Kısaca 100 yılın sonunda Kemalist olmak kolay değildir.!

Bugün kolayca bir tarikatın müridi olabilirsiniz ya da faşist, liberal olabilirsiniz "fakat Kemalist olabilmek için önce bilgili ve bilinçli, olmalısınız” yani soran ve sorgulaya bilen iyi bir yurttaş olmalısınız” neden-sonuç ilişkisi kurabiliyor olmanız ve aklı özgürleştirmeniz gerekmektedir..

Tam bağımsızlık ve öfke bütünlüğü, Kemalist ideolojinin yalnız temeli değil, öz yapısı, betonarme karkasıdır. Ulusal anlayışı antiemperyalist, antikapitalist bir görüşten yola çıkar. Kemalist, cehaletin en büyük düşmanıdır... 

Kemalist, Türk devrimcisi kişiliğine sahiptir. Devrimimiz, bu kişiliği tarihte oynadığı rolün eşsizliğinden alıyor. Emperyalizmin sömürge düzenine Türk devrimini yapan Kemalistler son vermiştir...

Bu kavramla mücadele edenler Kemalist kavramı ile siyasi mücadeleye girmemek için " Atatürkçü" kavramını geliştirmiş ve " Atatürkçülüğün" kimsenin tekelinde olmadığı tezini savunmuşlardır. Devrimlerin yerine "İnkılap", Kemalist yerine "Atatürkçü"  demişlerdir. Kavgalarını da Kemalistleri şeytanlaştırıp, ayrıştırarak devam ettirmişlerdir...

İşte tam da bugün sırtını saraylara, köşklere, yalılara, tarikatlara ve cemaatlere, bunların finans kuruluşlarına, siyasetçilere dayayan Cumhuriyet düşmanları, kendilerini güçlü gördükleri anda yanlarına liberalleşen "solcuları" ve ayrılıkçı Kürtleri de alıp Mustafa Kemal Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve devrimlere saldırmaktadırlar...

Bu saldırı sistemli yapılmaktadır. Kamu kurumlarını yağmalayarak sömürerek semirilen gazetelerinde, televizyonlarında açık açık, "tarafsız-bağımsız" diyen kanallarda da işte "Yeşil Kemalist", "Sol Kemalist" diye bu saldırılar gerçekleştirilmektedir...

Karşılarındaki kişilerin bakmayın siz "Atatürkçü" göründüklerine onlar kravatlı dervişlerdir, rozet Atatürkçüleridir.  

"Ağızlarından çıkan kelimeler tıpkı çürük bir yumurta gibi kokmaktadır"... 

Her konuşmalarında kendilerini "Atatürkçü" diye tanımlayan ancak bu planlı saldırılar karşısında bir televizyon programına çıkmak adına sessiz kalanlara da yazıklar olsun... 

"Kemalist’im" deme cesaretiniz yok bari Atatürk'ün adını menfaatlerinize alet etmeyin...

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aydınlattığı yolda yürüyen Kemalist, Türk Milliyetçisi devrimci gençler sayı bakımından bugün azınlıkta görünebilir”...  Fakat aydınlığın karanlığı her zaman yendiği gibi karşısında olan çıkar kenetlenmelerini, çürük inançları da yenecektir... 

Atatürk' emperyalizme diz çöktürerek kurduğu bu cumhuriyeti emanet ettiği devrimci gençliğe düşen görev buğun çok güç ve çetin görünüyor olsa bu kuşatılmışlık karşısında “ devrimci gençlik henüz daha son sözü söylemedi...

“Ancak bu teslimiyete karşı bu ülkeyi ve cumhuriyet devrimlerini ve Atatürk inkılaplarını yenden başaracağımızdan da kimsenin kuşkusu olmamalıdır”...

Cumhuriyetin 100 yıllık kuruluş tarihine bir bakın, her dönem el üstünde tutulan sözde o kirli "kum saatleri" saldır komutu aldığında, olduğunu mutlaka görürüsünüz “ Gerici yobaz sürülerince ve emperyalist piyonları tarafından” Kemalistlere ve Kemalizm'e büyük bir saldırı ve hakaretler saldırdıklarını görürsünüz, bu saldırılar sayede de bu hinler mal, mülk ve şöhrete ulaştıklarını da görürsünüz tıpkı AKP döneminde olduğu gibi...

“Ancak, sırtlarını dayadıkları bu kirli ve insanlık dışı güç ufak olunca da bir anda buharlaşmış tarihin karanlık sayfalarında silinip gitmişlerdir”... Aslında bu bir hastalık adı da "Kemalizm Sendromu!"

"Bu 'entel-mental' hastalığı genellikle düşünce tembelliğinden kaynaklanıyor" demişti Atatürkçü Kemalist Uğur Mumcu...

Bu dönemde ise beyinleri örümcek ağları ile dolu olan her devrin kirli "kum saati" olanların kullandığı paravan kelimedir. "Kemalist", Cumhuriyet devrimlerini savunanları 80 yıl sonra, Atatürkçü-Kemalist diye ayırdılar, devrimleri-inkılâp yaptılar. Şimdi içlerinde besledikleri Atatürk kinini, Cumhuriyet devrimlerine öfkelerini dile getirirken "Kemalist", "devrimci-ilerici" kavramlarını kullanırlar...

Bizler Atatürk'e, Cumhuriyet'e hakaret edince de tepki verdiğimizde "Benim sözüm Atatürkçülere değil", "Atatürk bizim ortak değerimiz" yalanına bir yılanın avına sarıldığı gibi sarılırlar.

Kemalist ve devrim kavramlarını darbecilikle, teröristlikle eşdeğer göstermeye çalışıyorlar yıllardır...

Bu gibi kişilerin karşısında susan, sessiz kalan "ağdalı aydınlara(!)" sözüm ona Atatürkçülere, "aman kimseye bulaşmayayım" diye mehteran takımı gibi iki adım ileri bir adım geri atan tatlı su muhaliflerine inat…

Bugün bu şeytan üçgeni karşısında susanlar en az saldıranlar kadar suçludur yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yaşasın Kemalist Türk Gençliği ve Atatürkçü aydın yurt sever devrimci yurttaşları… 25. 03. 2022 // Ali Berham ŞAHBUDAK…

 






8 Mart 2022 Salı

GAZETECİ "SEDEF KABAŞ'A" ÖZGÜRLÜK.!

GAZETECİ "SEDEF KABAŞ'A" ÖZGÜRLÜK.! Ali Berham ŞAHBUDAK..

Bilindiği üzere 22.01 2022 tarihinde gazeteci Sedef Kabaş "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan tutuklanma talebiyle İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk edilerek tutuklanmıştı!

Oysa Sedef Kabaş’ın ortada ne bir hakareti vardı nede tutuklanmasını gerektirecek bir eylem vardı AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddia edilen konuşmadan 10 gün sonra apar topar gözaltına alındı ve tutuklanarak ceza evine gönderilmişti!

Peki, Sedef Kabaş’ın Tutuklama kararında ne vardı!  “Sedef Kabaş tutuklanma gerekçesi ise tam bir komedi” Karara göre, Kabaş'ın Erdoğan'ı hedef almadığını söylemesine rağmen hâkimlikte aksi yönde kanaat oluştuğu belirtildi.

Kararda, "Müsnet eylemin televizyon programında gerçekleştirilmiş olması sebebi ve suçun nitelikli hali kapsamına girdiği ve cezada aktarım öngörüldüğü hususları birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçu işlemiş olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu” ifadeleri yer aldı.

Kabaş'ın "kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı nedeniyle kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek" olduğu bu nedenle adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı ve bu durumda tutuklamanın "ölçülü olduğu" kanaatine varıldığı belirtildi.  Tam bir insan hakları ihlali ve mevcut ceza yasalarına aykırı bir karar!

Peki, Sedef Kabaş’ın tutuklanmasına ne sebep olmuştu? Sedef Kabaş katıldığı bir televizyon programında "Şu meşhur bir söz vardır; 'Taçlanan baş akıllanır' diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Hadi onu söylemeyeyim, büyükbaş hayvan diyeyim. Büyükbaş bir hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz, o saray ahır olur, denir. Yani tam tersini ifade eder" demişti.

Bu sözlerin ardından Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Kabaş hakkında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla soruşturma başlattı. Soruşturmayı ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı devraldı.

GELELİM GÜNCEL HUKUKA VE “ANAYASANIN” SAGLADIGI HAKLARA!

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 26., İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi uyarınca herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir.

Gerek Anayasa'da gerekse Sözleşme'mde ifade özgürlüğünün sınırlanabileceği haller düzenlenmiş ve ifade özgürlüğünün sınırları söz konusu düzenlemeler ve yargı içtihatlarıyla belirlenmiştir" ifadeleriyle başlayan açıklamada "Önemle ifade edilmelidir ki; kamuoyunu bilgilendirmekle ve kamuoyunun bir görüş oluşturmasına imkan sağlamakla görevli gazetecilerin ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, özgürlük ve hak alanı çok daha geniş bir çerçevede ele alınmaktadır" denildi.

Erdoğan aynı zamanda da AKP Genel Başkanı “ peki bu durumda Erdoğan’ın T.C. Devletini uçuruma sürüklemesi karşısında “bir yurttaş veya bir gazeteci veya bir başka meslek sahibi” T.C. Devleti yurttaşı tarafından bu yanlışları savunmak zorunda mıdır?

Gazetecilerin dile getirdikleri bu yanlış olgu, düşünce ve kanaatlerin engellenmesinin aynı zamanda kamuoyunun haber alma ve kanaat oluşturma hakkını engelleyebileceği neden siyasilerce düşünülmez “ Bu ülkede her yurttaş unutmasınlar ki en az onlar kadar siyasi bilince sahip ve şuan ki siyasilerden çok daha öndedirler…

Keza, Ülkemizde politikacılar ve birçok mesleki kuruluş temsilcileri en az onlar kadar kamuoyuna mâl olmuş kişilerdirler kuşkusuz ki yanlışları ve ülke ahine yapılan bir eylem bu ülkede eleştirilir ve eleştirilmelidir “ kaldı ki bu ülke sadece siyasilerden ve kamu görevi ifa edenlerden ibaret olmadığı bilinmelidir Bu ülkede 7- 70 her yurttaşın ve bireyin sorumluluğu en az siyasiler kadar vardır…

Onur kırıcı ve toplum önünde kişilik hakları rencide edilmeyen bir eleştiriye topluma mal olmuş her yurttaş şu şudur bu budur diyerek görevleri ve makamları ayrıştırmadan tahammül etmelidir “tahammül edemeyenler derhal bulundukları görevleri bıraka bir başkasına devretmelidirler (Bu büyük ülke nüfusu ve yetiştirdiği yüksek düzeydeki yurttaşları en az onlar kadar bu görevleri laikiyle ve daha iyi bir sorumluluk duygusuyla T.C. Devletini içeride Türk halkına karşı dışarıda ise dünya ölçeğinde temsil etme ehliyetine bilgisine becerisine sahiptirler”.)


Anayasa Mahkemesi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin uzun
yıllara yayılmış çok sayıda kararına yansıdığı üzere kamu yetkililerinin eleştiriler karşısında diğer kişilerden daha az koruma sahibi olması beklenmektedir. 1986 tarihli Lingens v. Avusturya kararından bu yana bir politikacıya karşı yapılan eleştirinin sınırının özel bir kişiye yapılandan daha geniş olması gerektiği yüzlerce farklı kararda vurgulanmış, Anayasa Mahkemesi de kendi içtihadını bu doğrultuda oluşturmuştur.

Maalesef son 10 yıldır AKP ve Erdoğan kullandığı makamların kendine ayrıcalık sağladığı kendisinin yasalardan ve kanunlardan üstün olduğu fikrine kapılarak "Cumhurbaşkanı’na hakaret' denilerek bir suçu uydurulmuş ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına araç yapıyorlar" Oysa bu suçlamalara neden olan kanun “Türk hukukunda özel bir ceza düzenlemesi konusu olan ve Türk Ceza Kanunu'nun 299. maddesinde düzenlenen 'Cumhurbaşkanına hakaret suçu! Peki, bu kanun daha çok hangi amaçlı kullanılmakta ülkemizde “yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlanması için kullanılmakta “ Çünkü bu kanun kamuoyunu üzerinde bir baskı araç olarak kullanılmakta olduğu ortadadır…

Bu kanun kapsamda yapılan her soruşturmalar ve gözaltı işlemleri tutuklamalar aslında içinde bulunduğumuz çağ da ve evrensel hukuk prensipleriyle çelişmekte ve kamuoyu üzerinde bir baskı oluşturarak baskıların artması kolluk görevlilerin de görevlerini kötü yönde kullanılmasına da zemin hazırlamaktadır. Ali Berham ŞAHBUDAK…

 

 

 

ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...