30 Nisan 2023 Pazar

#CANLI | Millet İttifakı Tarihi İzmir Mitingi Özel Yayını | 30 Nisan 202...

#CUMHURIYETIMIZIN İKİNCİ YÜZYILINA GİRERKEN İZMİR "1919'DA OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE SON NOKTAYI #KOYDU.!

Tarihin önemli dönemeçlerinden birindeyiz. #Cumhuriyetimizin 100. Yılına girmeye hazırlandığımız şu günlerde #Cumhuriyet AKP ve çürümüş çağdışı zihniyeti yönetiminde uçurum kenarında!

2023’te #Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına uzanırken #Cumhuriyetin İlk Yüzyılı Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği yönde şekillenmişti. Yine bu #cumhuriyeti kuran #CHP ikinci yüzyıla da Türk milletiyle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında yön verecek?

Bu cevap bir sır değil. 2019 seçimlerini kim kazandıysa İkinci Yüzyılın anahtarı onun elinde olduğu da tartışmasız bir gerçektir. Cumhuriyet değerleriyle sorunu olmayan, toplumla barışık bir siyasi parti iktidarda olsa gündemdeki tek tartışma şu olurdu:

Cumhuriyetimizin #Yüzüncü yıl kutlaması hangi iktidarla yapılacak denildiğinde de kuşkusuz bu cumhuriyeti emperyalist işgalcilerin elinden alarak bu cumhuriyeti kuran #CHP olması tarihin yeniden tekrar ettiğidir?

Ancak hepimiz biliyoruz ki #Cumhuriyeti bir reklam arası, tarihte kapanması gereken bir parantez olarak görenler iktidarda.

Bu yüzden 2023 denince akla gelen soru şöyle: #Cumhuriyetin ikinci yüzyılında nasıl bir yönetim cumhuriyeti uçurumdan kurtaracak denildiğinde kuskusuz ki Millet ittifakının lideri ve 13. #Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu tarihin zorunluluğundandır.

Aslında bir sorudan değil, ülkemiz için son 20 yılda bilinçli olarak AKP ve AKP 'yi oluşturan çürümüş çağdışı zihniyetin açtığı büyük bir kaygıdan söz ediyoruz.

İşte buna karşı #Cumhuriyet Halk Partisi’nin, #Cumhuriyet değerlerini çağın gerekleriyle buluşturup ilerlemeyi hedefleyenlerin yapması gereken, “rejimi değiştirtmeyeceğiz” söyleminden çok #ikinci yüzyılın sahibi olmayı istemektir.

Bunu başarabiliriz çünkü biz #Kuvayı Milliye ruhunu taşıyan antiemperyalist büyük Türk milletiyiz! Hayatın her alanında yaşanan değişiklikleri kucaklayan, yön veren yeni söylemlerle #Cumhuriyetin İkinci Yüzyılının rotasını biz çizmeliyiz.

Bunun için başlangıç; 2023’ te kazanabileceğimize inanmaktır. Devamı da, 2023’te kazanmak için çalışmaktır. #İnanacağız, çalışacağız ve başaracağız.


Bu Cumhuriyet’in #İkinci Yüzyılının adalet ve özgürlük talebiyle İzmir Gündoğdu meydanına inen yüz binler cumhuriyetin ikinci yüz yılını nasıl olacağını da haykırmışlardır...  Ali Berham ŞAHBUDAK. ...

Aşık Mahzuni Şerif - Dönemem - 1 MAYIS ÖZGÜRLÜK VE EMEK BAYRAMI KUTLU OLSUN! ONURLU VE GURURLU HALKIMIZ.!


Bir ömrü özgürlüğe ve adalet yolun da harcamış asrın pir sultan olarak ifade edilen rahmetli "Aşık Mahzuni Şerif 'in bu muhteşem eseri tüm emekçilerimize.!! 1-Mayıs bayramı için.. 1 MAYIS ÖZGÜRLÜK VE EMEK BAYRAMI KUTLU OLSUN! ONURLU VE GURURLU HALKIMIZ.! 1 Mayıs, işçi sınıfının ve emekçi halkların uluslararası birlikte verdiği en büyük emek ve eşitlik mücadelesinin yanında antiemperyalist bir dayanışma günü dür.! 1 Mayıs emek bayramı tüm emekçi ve özgürlükçü halkımıza hayırlı olsun.! 1Mayıs emek ve özgürlük bayramı her yıl olduğu gibi bu yılda (14 Mayıs seçimleri arifesin de yine alanlar adalet ve özgürlük eşit ücret eşit hak mücadelesi veren onurlu ve gururlu direnişler tarafından ve emekçi işçilerimizin Birlik ve Mücadele Günü olmaya devam edecek! 1 Mayıs, 1889’da 2. Enternasyonal tarafından Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olarak ilan edilmesinden, yani 132 yıldan beri, her yıl Avustralya’dan ABD’ye ve Pasifik adalarına, Güney Kutbundan Kuzey Kutbu’na kadar tüm dünyada kutlanan gerçek anlamda enternasyonal tek bayramdır. “İşçi sınıfı olmak üzere tüm emekçi halkların ortak ideallerinin ifadesi olan 1 Mayıs, sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya özlemini yansıtan bu değerlerin yanı sıra, sınıfın uluslararası ve ulusal çaptaki acil taleplerinin somut ifadesi olan sloganların yıllarca haykırılacak bayramdır”. Konjonktüre olarak ülkelerde oluşan 1 Mayıs kutlama geleneğine göre farklılıklar gösterse de, 1 Mayısı özgün kılan, o gün işçilerin emekçilerin kitleler halinde alanlara çıkarak, antiemperyalist bir tutumla sermaye ve hükumetlerine karşı taleplerini tehditkâr bir biçimde ifade etmesidir. 1 Mayıs günü alanlarda kullanılan semboller, sloganlar ve gösterilerdeki görkem de, işçilerin ve ezilen emekçi halkların talepleri etrafında birleşmelerinin coşkusu, heyecanı ile kendi dünyalarını kurma umudunun ve kararlılığının ifadesidir. 1 Mayıs emek ve özgürlük bayramı 14 Mayıs seçimleri gerekçe gösterilerek her yıl milli bayramlar da ve özel günlerde olduğu gibi yine Erdoğan’ın kararnamelerine ve çokbilmiş AKP’li valilerinin kaymakamlarının sözde kimi Devlet bürokratlara takılmaz? 14 Mayısta gecesi 15 Mayısa uyanan T.C. Devletini oluşturan tüm Türk milletini devletin imkânlarını kullanarak halk üzerinde baskı kuranlar kendi kirli çıkarlarının kesebileceği Korkuları endişeleri gerçek olacak… Ahlaken ve siyaseten çürümüşler olan tüm siyasetçiler ve sözde bürokrat “ Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyette Devlet makamlarını tek adama yönetimine biat ederek kamu malına çökmüş çağdışı çürümüş zihniyet 14 Mayıs gecesi 15 Mayıs sabahı yeni bahara uyanan bu onurlu miller yıllardır din iman bayrak ezan yerli milli diyerek halkı uyutan çürümüşlerden mutlaka sandık ta hesap soracak ve bu çürümüşleri de tarihin karanlık sayfalarına gönderecek buna hiç kimsenin şüphesi olmasın.! 2023 1- MAYISTA EMEK VE ÖZGÜRLÜK BAYRAMIN KUTLAMAK İÇİN ALANLARA İNECEK OLAN ÖRĞÜTLÜ SENDİKALAR VE MESLEK ODALARININ.!! DİSK, KESK, TMMOB, TTB, DKÖB. Türk- İş Hak-İşe bağlı kimi sendikalar, İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu (İİSŞP) ve İzmir Emek ve Demokrasi Platformu gibi yerellerdeki mücadele platformları, Her konfederasyondan pek çok sendikanın şubeleri, mücadeleci sendikacılar ve her iş yerinden ileri işçiler, Sınıf partisi ve emekten yana parti ve çevreler 1 Mayısı, bugün patronlar ve hükumetlerinin daha da ağırlaştırmak için ellerinden geleni esirgemedikleri koşullarda da kutlamayı başaracaklardır… “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günüdür. Emeğin, alın terinin kutsallığını yansıtan 1- Mayıs emek ve özgürlük bayramı, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmesini diliyor, tüm emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum. Onurlu ve gururlu emekçi halkımız siz de unutmadık sizlerde 20 yıldır bu ülkede "çürümüş çağdışı zihniyetin hakim olduğu karanlık yönetimden kurtulmak için aydınlık yârinler ulaşması için alanlarda mücadele veriyorsunuz sizi de yürekten kutluyorum! Ali Berham ŞAHBUDAK…

23 Nisan 2023 Pazar

Bu Bayram #Hepimizin.!

 Bu Bayram #Hepimizin.!

Dünyada yaşadığı dönemde asla eşi benzeri olmayan #Atatürk emperyalizme karşı verdiği milli mücadele sonrası' kurduğu tam bağımsız cumhuriyetin bir armağanı olarak dünya çocukları dahil "kurduğu #Cumhuriyeti geleceğimiz dediği çocuklarımıza Cumhuriyetten sonra bıraktığı en değerli miras 23 Nisan, #Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır.!
#Dunyanin "100 yıl öncesinde ve 100 yıl sonrasında " bugün dahi Dünya halkları ve Türk Milleti olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün önünde minnet ve saygıyla eğiliyorsa demek ki buğun dahi Atatürk'e ulaşmış dünya tek bir lideri dahi yoktur demektir...

T.C. Devletinin ilk ve tek #Lideri olan Ulu Önderi Mustafa Kemal #Atatürk'ün dünya çocuklarına ve Türk milletinin evlatlarına armağanı olan 23 Nisan #Ulusal #Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!

Cengiz Özkan Konseri Canlı Performans | Perde Akustik


DUYĞULARINI YİTİRMİŞ İNSANLAR " ASLA İNSANLARI SEVEMEZ"!!

Cengiz Özkan Konseri Canlı Performans "yüreğine ve diline sağlık hoca".!!..

16 Nisan 2023 Pazar

ATATÜRK'ÜN İZİNDE KEMALİST DEVRİMCİ OLMAK!


LAİK CUMHURİYETTE " DEVRİMCİ OLABİLMEK!

Devrimcilik (Atatürk İlkeleri)
Tanımı: “Atatürkçü düşünce sistemi ’ne dinamizm kazandıran ilkedir. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda çağın, aklın ve bilimin gerektirdiği yeniliklerin en kısa zamanda yapılmasını savunan ilkedir.” Devrimcilik ilkesi, Atatürk İlkeleri arasında; eylem ve atılım gibi kavramları içerisine alan tek ilkedir.

Atatürk, Büyük Söylevinin sonunda:
“Bu açıklamalarımla ulusal yaşamı sona ermiş varsayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım,” diyerek çağdaş devlet kavramıyla devrimcilik ilkesinin şaşmaz işaretini veriyordu.
Çağdaş devlet kuran bir ulusun, çağ dışı niteliklerden kurtulması gerekirdi. İşte, Türk ulusunun, çağdışı niteliklerden kurtulmak, çağdaşlaşmak için giriştiği atılımların tümü devrimcilik ilkesinin kapsamı içine girer.

Devrimcilik, Atatürk İlkelerinin hemen hemen tümüyle birleşir. Bütün bu ilkelerin ya neden ya sonuç olarak devrimcilikle sıkı bir ilintisi vardır. Bu bakımdan devrimcilik, Atatürk İlkelerinin tümünü gerçekleştirmeye, korumaya ve yaşatmaya kesin kararlılıktır. Devrimleriyle yolumuzu aydınlatan Atatürk’ün bu konudaki görüşleri şöyle:
“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir. İnkılabımızı asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan ve bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamıyla kovulacaktır. 

Devrimcilik!

Sistemin dayattığı yabancılaşmaya karşı bütünlüklü bir duruş, bir itiraz halidir; Yalnızlığın tutsaklıkta dahi yenilmesidir. Öncelikle devrimciliği doğru tanımlamak gerekiyor. Devrimcilik, normal koşullarda yaşam sürmek için olmazsa olmaz bir koşul değildir. Devrimci olmadan da mutlanmak, aşık olmak, etrafında iyi insan olarak bilinmek mümkündür. 

Devrimcilik, sanıldığının aksine normlar dahilinde vasat bir yürüyüşün değil, zoru başarmayı bir yaşam biçimi edinmenin yoludur. O yolda her şey, iradeyle tayin edilir. Sistem tarafından dayatılan değil, doğru olan ve alternatif yaşama yakıştığına inanılan tercihler hayata geçirilir.

Devrimcilik için, ezber değil yaratıcılık, tekrar değil güncelleme ve yeniden üretim gerekir. 1965’te FKF’li, 1969’da Dev-Gençli, 1970 Aralık’ında THKP-C’li, 1975’te Dev-Gençli ve 1977’de Devrimci Yolcu olmak önemli, ama yetmez. Bu devamlılık, Turan Emeksiz ’den Vedat Demircioğlu’na, Mahir Çayan’dan Necdet Erdoğan Bozkurt’a, Hıdır ve İlyas’tan Önder Babat’a uzanan bir yolu ve Gezi’de olduğu gibi devrim yolunda her düşeni “şehit yoldaşı” kabul eden bir duruşu, değerlerin teorik ve pratik savunusunda ısrarcı bir hareketi gerektiriyor. 

Bu hareket, başarmak için mükemmelleş meyi, sosyalizmi yaşamak için yarını beklemeyen, anda devrimi yaşayabilen bir öngörü, bir üretim ve uygulama zeminidir; tepeden tırnağa sistemin alternatifidir; güzelliği vaat eden değil, bizzat gerçekleşti-rendir.

Devrimci Yol ’da amaç, rekabetten bireyciliğe, yarıştan öznelleşmeye kadar sınıflı toplumun sebep olduğu yabancılaşmanın izlerinin tümüyle silinmesi; insanı insan kılan niteliklerin en tam biçimde yaşanmasına imkan tanıyan bir toplumsal zeminin oluşmasıdır. Bu amaç bugün uzak gibi görünse de, bulunduğumuz yoldaşlık ilişkileri içinde bir gerçeklik haline gelmesi pek ala mümkündür. Bunun için tek tek her birimize ve bir arada hepimize, araç seçiminden uygulamada tutarlılık ve ısrara kadar büyük sorumluluklar düşmektedir.

Günümüzde devrimci olmak, insanlığın finaliyle erken tanışmak, özgürleşmenin tadına tutsak bir toplum-dayken bile varabilmektir. Günümüzde devrimci olmak, kendi artılarını başka artılarla birleştirebilmek, kan bağından öte bir aileye sahip olmak, kardeşlikten öte bir kimyayla ısına-bilmektir.
Günümüzde devrimci olmak, yârin yanağından gayrı her şeyi paylaşabilmek, aşkı yaşamın bütününe taşıyabilmek ve yoldaş sevgiliyi değerlerin vücut bulmuş hali olarak görebilmektir. Devrimcilik, başlı başına bir aşktır; üstelik yalnızca sevgiliye değil, değerlerin toplam ifadesine duyulan, yaşamda motivasyon ve öz güveni arttıran bir sevdalanma halidir. 

Bedel öderken bile gülümseyebilmek, kapitalist kuşatma altında mutlu olabilmek, bu sevdanın niteliklerindendir.

Günümüzde devrimci olmak, Che’nin deyimiyle, kapitalizmin uyarıcıları yerine yeni bir insan yaratacak moral uyarıcılar bulabilmek; değerlerini her an ve koşulda güncel leye bilmektir; kaçamak değil yüzleşmektir; bahane değil çözüm üretmektir; ruhsal ve fiziki yorgunlukları geçici kılabilmek ve donanımın bile eskiyebileceği bilinciyle her an yenileyebilmektir.

Günümüzde devrimci olmak, “Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok. Ama kazanacağımız yeni bir dünya var! ” sözünü güncelleyerek, Prometheus’u mitten gerçeğe, Spartaküs’ü tarihten bugüne taşıyabilmektir; zincirlerin-inceltilmiş ve yaşama içerilmiş biçimlerini açığa çıkararak kazanılacak dünyayı bugünden somutlayabilmektir.

Mücadele, devrimciliğin emeğe dönüşme biçimidir; üretme ve somutlama alanıdır; amaçlanan zirvelere tırmanma aşamasıdır. Bu alanda ücret de mesai de yoktur. Ama ruhsal dünyalara dolan sonsuz karşılıklar vardır. Bu, eylem anında da yaşamın en sıradan kesitlerinde de olanaklıdır; yeter ki devrimcilik sözde kalmasın, yeter ki devrimci ilişkilerin doyuruculuğu yerine kapitalizmin obezliğe çıkan yolu tercih edilmesin. 

O zaman, zindanda tek başına bir hücredeyken bile kalabalıklaşmak, yaşamın bütününü bir sevdaya çevirmek ve nöbeti yoldaşlarına devretmek gerektiğinde yeniden doğar gibi gitmek olanaklı hale gelir. İnsanlığın hazırlandığı son kavgadır devrimcilik; ardında kapitalizmi bırakan bir eşik, mutluluğun sonsuz ve kesintisiz biçimlerine açılan bir kapıdır. Bu yolda, insan olarak kalmayı başarabilmiş herkes yoldaştır bize.

Shakespeare’ce söylersek; biz, odun değiliz, taş da değiliz, insanız. Devrimciliği de bu gerçeklik ışığında, insanlaşmanın yoğunlaşmış biçimi olarak tanımlarız. Bu nedenle, düşlediğimiz dünyada tek ayrıcalığı (Che’nin dediği gibi) çocuklara tanırız.

Bugün belki hala iş gücümüzü satarak geçiniyoruz; belki çatısı altında bir gün bile geçirmek istemediğimiz kurumlarla muhatap oluyoruz; daha da önemlisi belki sınıflı ilişkilerin komun al dünyamızda varlık göstermesini önleyemiyoruz. Hatta kendimizi anlatamadığımız, insanların sistemin aldatıcı ışıltılarının peşinden gitmesini önleyemediğimiz oluyor. 

Ama kapitalizme karşı yürümenin anlamını, yoldaşça kenetlenmenin tadını ve bir amaç için bedel ödemenin değerini biliyoruz.

Biz, Devrimciler olarak “Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.” diyen; ama, değişimi de yadsımayan, dolayısıyla da günün içerdiği sorulara yanıt arayan bir hareketiz. Bu nedenle, Spartaküs’ten Bedreddin'e Pir Sultan’dan Mahir'e; Devrimci Gençlik’ten Devrimci Yola, Devrimci Yoldan Devrimci Harekete uzanan devamlılıkta ısrar ediyoruz. 
Ali Berham ŞAHBUDAK...

Mahzuni Şerif - Ambargo - ABD EMPERYALİZMİ VE ORTA DOĞU!


ABD EMPERYALİZMİ VE ORTA DOĞU! Anadolu coğrafyası tarih boyunca Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'da yaşanan her siyasi gelişmeden derinlemesine etkilenmiştir. “Aslında bu geniş coğrafya her zaman emperyalist stratejilerin kıyasıya rekabet ettiği ve sürekli değişim geçiren bir alan olmuştur”. Bugün de öyledir. ABD'nin stratejik hamleleri açısından Ortadoğu'yu inceleyen bu derleme, akademik (tarafsız) değildir; belirli referans noktaları olan, bölgede yaşanan olayları sosyalist bakış açısıyla ele alan bir dizi değerlendirmeden oluşmaktadır ve bölge halklarından yana olma anlamında taraflıdır. ABD Emperyalizmi ve Ortadoğu'da yer alan ve aynı zamanda Türkiye'nin son 2011 yılı sonrasında Orta doğu üzerinde yanlış dış politikasında yaşanan dönüşümü bölgemizde yaşanan olaylar daha da içinden çıkılamaz bir boyuta taşıdığı gerçeğini de unutmamak gerekir. “Özellikle Ortadoğu, Kafkasya ve bütün Avrasya Ankara'sı üzerinde oynanan bu satranç oyununu fark edemeyen AKP stratejik hataları sonucu; petrol başta olmak üzere her türlü doğal kaynak ve ulaşım güzergahına, bölgesel askeri taktik ve stratejilerin temellerine ilgi duyan emperyalistler Irak sonrası bugünde Suriye'yi üçe bölmüş durumda. İnşallah Barış harekatı bu bölünmeyi durdurarak sınırlarımızda bir terör devleti kurulmasını engeller ve Ortadoğu olmak üzere körfez ülkeleri dahil coğrafyamızda emperyalist güçlere ve ABD AB Rusya dahil iyi bir ders veririz “ yıllardır halen yanlışların da direnen başta kaçak saray ahalisi olmak üzere AKP ve küçük ortağı MHP dahil yeni ufuklar açacaktır”. Atatürkçü olmak şüphesizdir ki, Atatürk'ün kurduğu bu onurlu cumhuriyette bilinçli bir yurttaş bilinçli bir insan olarak yaşamaktır cumhuriyetimizin kurucusu ve dünya dâhisi fikir ve stratejileriyle ölümsüz liderimiz önderimiz Atatürk’ün fikirlerini devrimlerini savunmak çok önemlidir “bugün Atatürk düşüncesi ve kurduğu laik sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimizin Orta doğu coğrafyasında ne kadar önemli olduğunu anlamak ve bunu içselleştirmek için fazla uzağa gitmeye gerek yok sadece Atatürk devrimlerine ve nutuktaki söylemlere bakarak yeterlidir”. Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyetini kurarken dayandıkları tek temel ilke ve esaslar bugün de önemini muhafaza etmektedir. “ O ilkeler ki emperyalist devletlerle aynı yatağa girmemek ve ülkenizi yurttaşlarınızı ikbaliniz ve siyasi geleceğinizi düşünerek bu ilkelerin önüne de görememekti Bu temel esaslara sahip çıkmak, Türkiye Cumhuriyetinin yaşatılması ve yüceltilmesi ile eş anlamlıdır. Devletimizin "kuruluş felsefesini anlamak ve bu felsefeyi yaşatmak için, milletimizin üç bin yıllık bilinen tarihi içinden süzülüp gelen milli değerlerini, iç dinamiklerini ve Atatürk'ün bunları yorumlayış tarzını ortaya koymak gerekir. Hastalığının başlangıç aşamalarında etrafındakilerden bazıları Atatürk'e "sağlığına dikkat etmesini, çünkü O ölürse Cumhuriyet'in yıkılabileceğini" söylerler. Atatürk'ün bu insanlara verdiği cevap çok önemli bir cevaptır: O büyük insan der ki, “Unutmayınız ki, Mustafa Kemaller yirmi yaşındadır" Şu halde, yirmi yaşındaki her Türk çocuğu Atatürk olmaya aday bir Mustafa Kemaldir. Bu bilinç içinde olması gereken ve Cumhuriyet'i bir emanet olarak alan Türk gençliği, maalesef zaman zaman birtakım yerli ve yabancı akım ve ideolojilerin etkisi ve propagandaları ile Cumhuriyetimizin temel esaslarına sahip çıkma bilincini gösterememekte; yıkıcı ideoloji ve terör örgütlerinin amaçlarına hizmet etmektedir. Ülkemizde birçok Atatürkçü araştırmacı yazarlar çizerler “Doğru tarihi bizlere aktaran tüm tarihçi yazarlarımızı “ kuşkusuz ki doğru takip etmeliyiz “ÇÜNKÜ TARİH VE DIŞ POLİTİKA BİR OYUN DEĞİL STRATEJİK BİR MİLLİ ALANDIR “, Milletimizin milli kültür değerlerini, yansıtan Atatürk'ün bir lider, devlet ve düşünce adamı olarak bu değerlerimize getirdiği unutulmamalıdır 2002 Öncesinde T.C. Devleti Ortadoğu’da lider ve sözüne itibar gösterilen bir ülke olmasını Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusun da izlenmiş olduğu dış politikaların emperyalist devletlere taviz verilmediği içindir. Cumhuriyetimizin temel felsefesini oluşturan esasları anlama Atatürk düşünce ve 1919 kurtuluştan kuruluşa giden o emperyalist işgalci güçlerin nasıl yurdumuzdan gönderildiği yok olmuş bir imparatorluktan bir cumhuriyetin doğuşunu yaşatma bilinci mutlak Atatürk'ü ve devrimlerini araştırmaları için en büyük yol olmalıdır. Ali Berham ŞAHBUDAK

3 Nisan 2023 Pazartesi

EY TÜRK #MİLLETİ. UYAN ARTIK #ÖLÜM UYKUNDAN UYAN.!


EY TÜRK #MİLLETİ.
UYAN ARTIK #ÖLÜM UYKUNDAN UYAN.!
#Baksana kim boynu bükük ağlayan
Hakkı hayatındır senin ey Müslüman,
Kurtar artık o biçareyi Allah için.
Artık ölüm uykularından uyan.
#Bunca zamandır uyudun kanmadın,
Çekmediğin çile kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştanbaşa.
Sen yine bir kere kımıldanmadın.
#Ninni değil dinlediğin velvele,
Kükreyerek akmada müstakbele.
Bir ebedi sel ki zamandır adi,
Haydi katıl sen de o coşkun sele.
#Karşı durulmaz cereyan sine-çak...
Varsa duranlar olur elbet helâk.
Dalgalar in anmadan seyrini,
Göz göre girdaba nedir inhimak?
#Dehşeti maziyi getir yâdına;
Kimse yetişmez yarın imdadına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evladına?
#Ben onu dünyaya getirdim diye
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Sevk ediyormuş meğer insanları,
Hakki-i nübüvvet de bu caniliğe!
#Doğru mudur ye’se ile olmak tebaa?
Yok, mu gelip gayrete bir intibah?
Beklediğin sulh-i kıyamet midir?
Gün batıyor sen arıyorsun tebaa!
#Gözleri maziye bakan milletin,
Ömrü temadisi olur nekbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Huda,
Görmeye lakin daha yok niyetin.
#Ey koca şark! Ey ebedi meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, Garbın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel’anet.
#Hakka-ı hayatın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın mert isen.
Çünkü bugün ortada hak sahibi,
Bir kişidir: "Hakkımı vermem!" diyen. Alıntı.
// Ali#Berham ŞAHBUDAK...

1 Nisan 2023 Cumartesi

AKP NEDEN ATATÜRK KARŞITI ÖRGÜTLERİ DESTEKLİYOR!


KEMALİZİM NEDİR !!!  ( A.Berham ŞAHBUDAK )

Kemalizm’i anlamak için Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Bağımsızlık mücadelesini iyi anlamaktan geçer.? 
“Oysa Kemalizm bir " Çağdaşlaşma ve Modernleşme “ideolojisidir!.

Kemalizm, Milli Hâkimiyet prensibine dayalı bir Demokratik Ekonomik Kalkınma ve Modernleşme İdeolojisidir. Kemalist İdeolojinin en önemli niteliği, "Akılcı ve Bilimci" olmasıdır. Bunun anlamı ise "Milli", "Milletler arası" sorunlara duygusal ve dogmatik açıdan ve peşin hükümler ve kalıplara değil, akılcı, bilimci ve pragmatik bir yaklaşımla eğilmektir. 

Bu konuda en başta belirtilmesi gereken nokta "Kemalizm" in katı bir "Doktrin" olmadığıdır. Esasen, bizzat Mustafa Kemal' in hareket ve dinamizm' i önlediği gerekçesiyle çağın Marksizm - Leninizm, Faşizm, Nasyonal Sosyalizm gibi dogmatik, katı ve totaliter doktrinlere karşıdır..

Bu nedenle "Kemalizm" ile ifade ettiğimiz görüş, Modern Türk Devletinin kuruluşunda temel olan ilke uygulamaların bütünün ortaya çıkardığı davranış ve hayat tarzı anlamındaki pozitivist, akılcı, ampirik, 
( Yani deneye dayalı pragmatik bir ideolojidir. )

Bu anlamda olmak üzere, çağımızdaki siyasal ideolojileri "totaliter" ve "demokratik" olarak ikiye ayırmak adet olmuştur. 

"Marksizm - Leninizm" sol' un "Nasyonal Sosyalizm - Faşizm" ise sağın, hoşgörüsüz ve totaliter ideolojileridir. Aralarında "demokratik sosyalizm" de bulunmak üzere, siyasal yelpazenin "ortanın solundan "ortanın sağına kadar yer alan tüm çağdaş ve sosyal adaletçi, hürriyetçi rejimlerin "demokratik" olan ideolojilerinin temeli "dogmatizm" değil, "rasyonel ampirizm" veya "pragmatizmdir. 

Kendine akıl ve bilimi mürşit olarak kabul eden ve ayrıca 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesinin "Milli Hakimiyet" ilkesinden ve İnsan Hakları anlayışından esinlenen Kemalizm "dogmatik" yada "totaliter" ideolojiler arasında değil, "rasyonalist" ve "pragmatik" olan "demokratik" ideolojiler arasında yer almaktadır.

Bilindiği gibi, faşizm' in "millet", "devlet" , "lider" ve "ırk" ; "Marksizm - Leninizm" ise, "sınıf " ve " sınıf kavgası " gibi değişmez ve dolayısıyla "dogmatik" kavramlara dayanmasına karşın "Pragmatizm" , "mutlak gerçek" yerine, "deney" e; yani akıl ve bilimin gözlem ve bulgularına dayanan ve dolayısıyla zaman içinde değişen gerçekleri kabul eder. Mustafa Kemal 1920 ve 1930'ların Komünist ve Faşist doktrin uygulamalarını görmüş, fakat bunları reddetmiş bir liderdir. 

Atatürk katı bir parti programı içinde doktrin oluşturmak yerine, bu işi akıl ve bilimin önderliği altında Türk Toplumunun ihtiyaçlarına göre oluşturma yolunu seçmiştir. 

Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyeti adı ile oluşturulan yeni Türk devletinin dayandığı "Atatürk İlkelerinin Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik gibi çeşitli ideolojik ilkelerden oluştuğu ve "Altı Ok" olarak sembolleşen bu ilkelerin özellikle tek parti döneminde "Kemalizm" olarak adlandırıldığı bilinmektedir.

Fakat ideoloji olarak Kemalizm bunlardan ibaret değildir.

Hiç şüphe yok ki, Türk Toplumunun ihtiyaçlarından doğan bu ilkelerin yalnız sözlük anlamı ile tanımlanması mümkün değildir. Bunlar Atatürk tarafından hem sözle hem de uygulama ile belirlenmiştir. Ayrıca bunları birbirinden çözüp ayırmaya tek tek değerlendirmeye girişmek büyük yanlışlık olur. Bunlar, bir bütünü oluşturan unsurlardır. İşte bu uyum, bütünlük ve tutarlık "Kemalizm" dediğimiz dünya görüşünü ortaya çıkarır.

Dogmatizm' e karşı bir başkaldırma hareketi ve akılcılık demek olan Kemalizm, sürekli çağdaşlık ve ilericilik demektir. Esasen, önce Liberalizmin, daha sonra da "Marksizm - Leninizm" in uğradığı bunalımlar karşısında çağımızda "katı ve dogmatik" ideolojilerin sona ermesinden dahi bahsedilmiştir. 

Nitekim 1960'ların başında, devrin Sovyet lideri Kruşçev' in Marksist - Leninist Dogmatizm' ine "Pragmatik" bir yaklaşımla yaptığı değişiklikleri "revizyonizm" olarak suçlayan Çin yöneticileri, Mao'nun ölümünden sonra "Dogmatizm" den "Pragmatizm" e yönelik uygulama içine girmişlerdir.

Kemalizm' in bir ideoloji olmadığını ileri sürenlerin başında Türk Toplumunda bir "ideolojik boşluk" yaratmak ve bu boşluğu yabancı ve temsilcisi oldukları ideolojilere doldurmak isteyenler gelmektedir. "Kemalizm düşmanları" olan ve " Marksizm ve Leninizm" den " Nasyonal Sosyalizm" e, Kapitalist Liberalizm' e, Teokrasi' ye kadar değişen "çağ dışı" dogmatik ve totaliter ideolojileri savunan bu gibi kimselerin, "Kemalist Atatürkçü" ideolojiyi inkâr veya tahrif etmek suretiyle Türk Toplumunda bir ideolojik boşluk yaratmak tabii karşılanmalıdır.

Ne var ki, "Kemalizm - Atatürkçülük' ün bir ideoloji olmadığını düşünen bazı kimseler ise, ideolojiyi sadece "katı ideoloji" anlamakta, çağımızda dogmatik ve totaliter ideolojiler karşısında "Pragmatik ve Demokratik" ideolojilerin yer aldığını ve bir "hayat tarzı" anlamındaki bu tür ideolojiler arasında Kemalizm' in yer alabileceği gerçeğini ya bilmemekte veya gözden kaçırmaktadırlar. 

Mustafa Kemal' i kendinden önce gelmiş reformculardan ayıran nokta; Tanzimat Hareketi gibi sadece kanun ve yönetim alanında kalmayıp, bütün hayatı içine alan bir değişiklik istemesiydi. Memleketin siyasi yapısını değiştirmek, halkı uyandırıp, onu Fransız İhtilal ile doğan ve Batı Avrupa'nın birçok ülkesinde gelişen Milli Hâkimiyet kavramını çekmek istiyordu.

Böyle bir değişiklik pek çabuk olmayacaktı. Mustafa Kemal bunun da sebebini biliyordu.  Gücünü tartışmadan değil, tahakkümden düşünce hürriyetinden değil, kayıtsız-şartsız itaatten alan "dinsel kuvvetler", demokrasinin yerleşmesine karşı koyacaklardı. 

Onun için Mustafa Kemal, siyasi devrimi her şeyden önce, bir "inanç devrimi" olarak görüyordu.

Kurtuluş Savaşımızın askeri yönü sona erip, vatan toprakları dış düşmanlardan temizlenince, başta bilgisizlik, yoksulluk ve geri kalmışlık olmak üzere, bütün iç düşmanların tüm güçleri ile ayakta kaldığı ve ülkemizin çağdaş milletler düzeyine çıkabilmek için çok şeyler yapmak gerektiği görüldü. 

Bunun için, öncelikle, toplumda uyanmış bulunan "millet olma bilincini pekiştirmeye lüzum vardı. Yüzyılların birikimi olan yanlış inançlar ve anlayışlar yüzünden, milletimiz bu bilinçten oldukça yoksun bir seviyede kalmıştı.

Öyleyse, belirgin ilkeler üzerinde yeni bir devlet yapısının kurulmasına ihtiyaç ortadaydı. 
Bu da, millet olma bilincinin uyanık tutulmasına bağlıydı. Böylece, Türk Toplumunun adı "Türk Milletinin yeni "Türk Devletinin adı "Türkiye Cumhuriyeti" olarak belirmiş, Kurtuluş Savaşından sonra, Türkiye Cumhuriyeti adı ile ortaya çıkan yeni Türk Devletinin dayandığı Atatürk ilkelerinin ve fikirlerinin anlayış olarak gelişmiştir.

KEMALİZMİ ORTAYA KOYAN NEDENLER:

Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik olarak ifadesini bulan bu ilkeler, bir bütünü oluşturan ve "ortak özellikleri" bulunan ilkelerdir. Atatürk ilkeleri Türk Toplumunun ihtiyaçlarından doğduğundan, bunlarda baskı, taklitçilik veya özenti yoktur. 
Bu ilkeler yalnız sözlük anlamıyla tanımlanamaz.

Zira bunlar Atatürk tarafından hem sözle, hem de uygulama ile belirlenmiştir. 
Bu ilkeler bir bütünü oluşturan unsurlar olduğuna göre, bunları tek tek değerlendirmeye girişmek yanlış olur. Bunların sağladığı uyum ve bütünlük "Kemalizm" dediğimiz Dünya görüşünü ortaya çıkarır.

Ali Berham ŞAHBUDAK 

ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...