
1-Cumhurbaşkanı aynı
zamanda parti Genel Başkanı oluyor. Partili olan bir cumhurbaşkanı sadece kendi
partisinden oy verenleri temsil edeceği için, tüm toplum
kesimlerini kucaklayamaz. Zaten bugüne dek yaptığı düşmanca uygulamalarıyla
herkesi kucaklamadığını da ortaya koymuştur.
2-Tayyip Erdoğan
hem İktidar Partisi Genel Başkanı, hem Cumhurbaşkanı, hem Hükümet, hem Meclis,
hem Mahkeme, hem Genelkurmay Başkanı ve Başkomutan, hem Emniyet,
hem üniversiteleri yöneten Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) oluyor. 3-RTE Devletin
ve yürütmenin başı oluyor. Başbakanlık ve
Bakanlar Kurulu kalkıyor. Cumhurbaşkanı Kararnamelerle tüm bakanlıkların ve
kamu kuruluşların kurulmasına ve kapatılmasına karar veriyor.
4-Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanları, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır.
Yine Genelkurmay Başkanı, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) üyeleri,
Büyükelçiler, Valiler ve diğer tüm üst düzey yetkililerde Cumhurbaşkanı
tarafından atanıyor. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Parti Genel başkanı olarak ta AKP’nin Genel Başkan
Yardımcılarını, Parti Karar organlarında yer alan tüm yöneticileri, Meclis
Başkanını, AKP’li Meclis Başkan Vekillerini ve İdare Amirlerini, Meclis
Komisyon Başkanlarını, AKP Grup Başkanvekillerini, kendi Milletvekillerini Belediye Başkanlarını, bütün AKP il ilçe Başkan ve yöneticilerini
belirleyecek.

6-Anayasa
Mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini Cumhurbaşkanı atıyor. Bu şekilde
oluşmuş bir Anayasa Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı'nın iktidar partisi genel
başkanlığını yaptığı Meclisten gelecek kanunların Anayasa'ya uygunluğunu etkin
bir biçimde denetlemesi kuşkuludur. Ayrıca, bu
mahkeme Cumhurbaşkanı, Yardımcılarını ve bakanları, Yüce Divan olarak
yargılama fonksiyonunu tarafsız ve bağımsız bir şekilde yerine getirmesi mümkün
değildir.
7- HSYK’nın
(Hâkim ve Savcılar kurulu) 13 üyesinden 4‘ünü Cumhurbaşkanı atıyor, "İktidar Partisi Genel
Başkanı" olması sıfatıyla da AKP‘nin çoğunlukta olduğu
Büyük Millet Meclisi‘de kalan 7 üyeyi atayacaktır. Bu durumda tüm Mahkemelere hâkim
ve Savcı atayan, HSYK‘nin 13 üyesinden 11 tanesi
Cumhurbaşkanı RTE ve AKP’nin seçtiği üyelerden oluşmaktadır.
8- AKP’li Cumhurbaşkanı, hukuk dışı uygulamalarından mağdur
olanlar, İktidarı eleştiren ve itiraz edenler mahkemelerde AKP yandaşı
yargıçların karşısına çıkacaktır. Bu "yargı" mensupları, demokrasi
güçleri hakkında sürekli soruşturmalar açarak, gözaltına alma, tutuklama ve
ağır cezalar verme gibi işlemleri yapacaklardır. Buna göre, Yürütme'nin ve
devlet’in gücüne karşı, artık yargı vatandaşlar için bir güvence olmaktan
çıkarılmaktadır. Böylece Bu teklif, İktidar Partisi Genel Başkanı ve
Cumhurbaşkanı RTE, hâkimleri işe alma, işten atma ve yüksek mahkemeye atama
yetkisi vermektedir. Bu durumda Tayyip Erdoğan hem polis, hem savcı ve hem Hâkim
olarak yargılama sürecine aktif olarak müdahil oluyor. Böylece AKP‘illeşen Hakim
ve Savcıların aldığı kararlarda hukuki değil, siyasi olacaktır.

10 - Bu Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının, ailesinin ve
bakanlarının karıştığı 17-25 Aralık hırsızlık ve yolsuzluk dosyalar için
soruşturma açılması imkânsız hale geliyor.
Böylece Tayyip Erdoğan ve suç ortakları için bu düzenleme resmen bir Af yasası
özelliğini taşıyor. O halde ne yapmamız
gerekir? Her ikisinden kurtulmak için
Tam bağımsız ve özgür bir Türkiye için tekrar bir “Lozan Antlaşması” mı gerekir
o halde 16 Nisanda Türk Halkı bunu sandıkta tekrar gösterecektir?
11 - Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı olan kişi Meclis’i fesih kararını
tek başına alabiliyor. Ancak Meclis 360 oy çoğunluğuyla Cumhurbaşkanının görevine son verebiliyor.
Bu teklifle, halkın iradesi yok sayılarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin yetkileri Bir kişi‘ye
devredilmiştir. Artık Meclisin ve muhalefetin, yürütmeyi ve onun başı olan AKP’li Cumhurbaşkanını, yardımcılarının
ve bakanlarını gensoru yoluyla denetleme yetkisi yoktur.
Parlamento dışından atanacak hükümet için güvenoyu aranmayacak. Meclisin
yetkileri tırpanlanırken Milletvekili sayısı 550‘den 600’e çıkarıldı. Bu 50 milletvekiline
halkın cebinden toplam 180 Trilyon ödenecektir.

13- Seçilme
yaşı da 25 den 18
düşürüldü. 18
yaşında olanlar yaşam ve gelecek kaygısı çeken işsiz ve öğrenci
gençlerden oluşmaktadır. Yaşamlarını ailesinin küçük imkânları ile sürdürmek
durumunda kalan bu gençler, seçilmek için yüz binlerce liralık seçim
harcamalarını nereden bulacaklardır. Daha önce seçilme yaşı 25 olan gençlerden
kaç kişi parlamentoya ve yerel yönetimlere seçilebilmiştir. Bu 18 yaş
düzenlemesi özünde kimlerin çocukları ve torunlarına dokunulmazlık kazandırmak
için çıkarılmıştır.
14 - Ülkenin kaynaklarının, ormanlarının,
derelerinin, sularının bir kişinin keyfine göre yandaşlarına peşkeş
çekilmesinin önü açılıyor. Madenlerde, inşaatlarda denetimsizliğin hakim
olduğu, yandaşlar zengin olurken yoksul halk çocuklarının öldüğü düzen
yasallaştırılıyor. Rüşvet ve kayırmacılık yaygın bir uygulama olarak
sürmektedir.
15- Cumhurbaşkanın
OHAL ilan edebiliyor. Tıpkı bugün olduğu gibi hırsı, mezhepçi, zorba
anlayışı ve uygulamalarıyla başta yaşam hakkı olmak üzere tüm temel insan
haklarını sistematik olarak ihlal etmektedir. Bilim ve bilim insanları
keyfi bir şekilde üniversitelerden tasfiye ediliyor. İzlenen yanlış iç ve dış
politikalar ile ülke ve bölge kan gölüne çevrilmiştir. 15 yıldır binlerce
insanın öldüğü bu kötü gidişatın sorumluluklarından hiç kimse istifa
etmemiştir.
SONUÇ OLARAK:
İnsanların yaşam tarzına karışan, farklı kültür ve İnançlara
saygı duymayan, herkesi kendileri gibi inanmaya ve düşünmeye zorlayan, dini
siyasallaştırarak kendi çıkarları için kullanan, kutuplaştırıcı ve nefret
söylemleriyle, kendisine oy vermeyen toplumun yarısını oluşturanları yok
sayarak cezalandırmayı temel alan uygulamaları ile Türkiye‘yi yaşanmaz
hale getirmiştir. Kimsenin can, mal ve hukuk güvenliğinin kalmadığı, insanların
geleceği ile ilgili tüm kararları bir kişi veriyor. Cumhurbaşkanı ve AKP halkın parasıyla
Saray-saltanat, kadrolaşma ve yandaşlıkta sınır tanımıyor. Bu anayasa
teklifiyle kendisini güvenceye almakla kalmıyor, aynı zamanda Diktatör ve
Devlet Partisi AKP, hâkimiyetini
tümüyle her alanda sağlamayı amaçlamaktadır.

Özellikle seçim
ve referandum süreçlerinde sınırlıda olsa taraflar ve partiler arasında eşit
davranmayan yandaş kanallara Yüksek Seçim Kurumu’nun (YSK) belirlediği
esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon kanallarına sınırlıda olsa
YSK tarafından yayın durdurma ve para cezaları verilebiliyordu.
Pişkinlikte
sınır tanımayan AKP iktidarı, son kara(r)name ile yürürlüğe koyduğu
haksız düzenlemeyle artık YSK, yandaş TV Kanallarına Yayın Durdurma
ve Para Cezası veremeyecektir. Bizler ne mezarlıklarla dolu bir ülke, ne de kapalı
cezaevine dönüşmüş bir Türkiye istemiyoruz. Bu ülke hepimizin
ortak emekleriyle oluştu. Hiç birimizin bana ne deme lüksümüz yok. Bunun
için önümüzde tarihi bir süreç ve fırsat bulunmaktadır. Bir kişi bir oy’dur, bizlerin ve tüm
tanıdıklarımızın vereceği karar, insanlığın ve ülkenin geleceği için çok önem
taşımaktadır.
Bizler, Anadolu
topraklarının zenginliğini oluşturan insanların, iktidarın kirli hırs ve
çıkarlarını korumak için savaşa ve ölüme gönderilmesini istemiyoruz. Acılı
yoksul anaların gözyaşları ve gençlerin kanlarıyla bu toprakların sulanmasını
doğru bulmuyoruz. Bilalların ve diğer AKP‘illerin çocuklarının Milyarları
sıfırlayıp saltanat sürerek en, yoksul halk çocuklarının gencecik bedenlerinin
toprağa düşmesini insani bulmuyoruz.
Özlemi
duyulan barış ve sevginin yeşerdiği, kardeşlik türkülerinin hep
birlikte söylendiği bir ülke
istiyoruz. BİZLER BİLİMSEL, LAİK, EŞİT,
ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE VE ANAYASA İSTİYORUZ! 15 YILLIK BU GERİCİ GİDİŞE DUR DEMEK
İÇİN; BENİMDE SÖZÜM VAR, OMUZ
VERMEYE BENDE VARIM DİYEN HERKESİ BİRLİKTE ÇALIŞMAYA VE
HAYIR DEMEYE ÇAĞIRIYORUZ!
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİRLİĞİ
PLATFORMU Genel Başkanı A.Berham ŞAHBUDAK