28 Haziran 2020 Pazar

#ATATÜRK’Ü ANLAMAK!


#ATATÜRK’Ü ANLAMAK!

O mavi gözlü adam ki, gözleri her dem sonsuza bakardı.

#Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir #Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek sizsiniz #Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye #Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

Ulu Önder Mustafa Kemal #Atatürk'ü bir kez daha saygı ve özlemle minnetle anıyoruz!

Mustafa Kemal Atatürk, Türk Kurtuluş  #Savaşının askeri ve siyasi dahi lideri, Türkiye  #Cumhuriyetinin kurucusu ve 1923'ten 1938'e dek görev yapmış kurduğu 
#Cumhuriyetin ilk  #Cumhurbaşkanı, Türk Ordusunun tek dahi #komutanı ve tek Mareşali ve daha öncesinde bir Osmanlı Paşası.

Mustafa Kemal #Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde de #Cumhuriyet kuran fikirleriyle ve stratejileriyle ölümsüz olan tek dünya dahi liderdir “ÇÜNKÜ #O #ATATÜRK!
 
Kim ne yaparsa yapsın #Atamızın kurduğu #Laik ve #Sosyal #Hukuk Devletini “Her kim ki Türk Halkını kandırarak hileyle yönetimini #cebren eline geçirerek hain ve #cağ dışı emelleri uğruna  #çağdaş ve #modern ülkemizi#karanlığa 
sürüklemek isteseler ‘de asla bu emellerinde mutfak olamayacaklarıdır.

Bu #cumhuriyeti yıkmak için #emperyalist işgalci piyonlarıyla işbirliği yapan #piyonlarının  emelleri asla bu  #cumhuriyeti yıkmaya güçleri #yetmeyecektir. Ali Berham ŞAHBUDAK…


25 Haziran 2020 Perşembe

ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR!


ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR!

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir diyen “Mustafa Kemal Atatürk’ün bu muhteşem sözü, 68 hareketinin de hedefiydi" sadece ulusun bağımsızlığını elinden alıp esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı da verilen mücadeleyi anlatmıyordu.

Aynı zamanda bireyin karakteri olarak özgürlük ve bağımsızlığında altını çizerek Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki temel kırılmayı, yani kulluktan yurttaşlığa geçişi de ifade ediyordu. Bağımsız Türkiye” sloganı da gençlikteki bu çizgiyi sürdürme ve daha ileri noktalara taşıma isteğinin dışa vurumuydu.

Mustafa Kemal ve arkadaşlarının tam bağımsızlık savaşıyla kazandıkları özgürlüğün ve kurdukları Cumhuriyet "Mendereslerle başlayan kırılma sürecine sürüklenişi özellikle özgürlük alanları daraltılarak adaletin ve hukukun askıya alınması “sonucu Cumhuriyet tıpkı o yıllarda olduğu gibi 2002 sonrası AKP ‘ile aynı çizgi izlenerek cumhuriyeti ‘emperyalist güçler ve onların içerideki işbirlikçileri eliyle yeniden boyunduruk altına alındığı duygusu artık Türk milletince ‘de bilinmektedir.

MUSTAFA KEMAL VE 68 HAREKETİ!

68 hareketinin çeşitli önderleri, 12 Mart mahkemelerindeki savunmalarında birçok kez Mustafa Kemal Atatürk’ten, “Nutuk ”tan alıntılar yapmışlardır. Bu, sıkıyönetim askeri mahkemeleri karşısında uygulanan bir taktik değil, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım sürekliliğin doğal sonucuydu.

Deniz Gezmiş liderliğindeki devrimci gençlerin, Dolmabahçe’de Amerikan 6. Filosunun askerlerini denize dökmeleri de aynı sürekliliğin ve gençliğin “Hitabe” ile kendisine biçilmiş görevi benimsediğinin ifadesiydi.

Bugün, Mustafa Kemal Atatürk'e duyulan sevginin çığ gibi büyümesinin yanı sıra, 68 kuşağının “özgürlük ve bağımsızlık” için fütursuzca kendilerini feda etmiş gençlerine yönelik, “O çocuklar doğru söylemişlerdi” duygusunun yaygınlaşması da yine bir arada değerlendirilmesi gereken toplumsal algılardır. 

12 EYLÜL DARBESİNİN SONUÇLARI?

Cumhuriyetin kuruluş felsefesi dışarıda emperyalizme, içeride de hilafet ve saltanata karşı mücadele içinde şekillenmişti. Bu felsefeye karşı yıllardır sürdürülen yıpratma ve itibarsızlaştırma savaşının, gelinen noktanın ve tehlikenin giderek farkına varılmasıyla birlikte böyle bir tepki yaratması kaçınılmazdı.

68 felsefesi de esas olarak antiemperyalizm, laiklik, özgürlük ve bağımsızlık üzerinden okunan Cumhuriyet değerlerinin yanı sıra bu değerlerin korunmasının kurumsallaştırılmış hali olan 61 Anayasasının savunulması üzerinde şekillendi.

Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle gençlik arasında bir dönem kurulan bu süreklilik, bu tarihsel bağlantı ne yazık ki hızla yıprandı, faşist 12 Eylül darbesini yapanların ve tezgahlayanların Atatürkçülük maskesi arkasına gizlenmesi de söz konusu felsefenin konumunu iyice zayıflattı, saldırılara açık hale getirdi.

"Günümüzde bu bağ yeniden kurulur mu, kurulabilir mi, bunun ciddiyetle sorgulanması gerekiyor".Çünkü ufukta başka bir çıkış pek görünmüyor.

Bize özgürlüğü ve bağımsızlığı armağan etmiş onur ve gururla yaşadığımız cumhuriyetimizin kurucu önderi dünya dahisi Mustafa Kemal Atatürk’ anısına saygı, kaostan çıkış üretilip üretilemeyeceğinin değerlendirilecektir. Ali Berham ŞAHBUDAK... 


20 Haziran 2020 Cumartesi

KİMLER ATATÜRKÇÜ OLAMAZ! AKP ATATÜRKÇÜ OLABİLİR Mİ?


 KİMLER ATATÜRKÇÜ OLAMAZ! AKP ATATÜRKÇÜ OLABİLİR Mİ?

AKP’nin yönetimsel olarak her sıkıştığında AKP Medyası, yine Atatürk ‘üzerinden tartışma başlattı. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olma özelliğini elinde tutan AKP’nin karşı devrim medyası kavramları bir birine karıştırarak AKP’nin CHP den  daha fazla Atatürkçü ve Atatürk devrimlerini savunduğunu iddia ederek ipe sapa gelmez yorumlar yapmaya başladı…
Karşı Devrim Medyası“AKP’nin Atatürk'e sahip çıkma noktasına geldiği tezini ortaya atarak, bir safsatanın altına daha imza atmış oldu. Bu da aslında çok sürpriz olmadı. Çünkü Atatürk’ün ne anlama geldiğini medya da bilmiyor.

Örneğin: AKP’lilerin 29 Ekim’de ve 10 Kasım’da kısaca Atatürk’ün adına değinmelerini ve onun askeri zaferlerinden övgüyle söz etmelerini, Atatürk'e sahip çıkmak olarak yorumladı. Atatürk'e sahip çıkmanın, onun devrimlerine ve onun ilkelerine sahip çıkmakla olanaklı olduğunu göremedi.

LAİKLİĞE SAHİP ÇIKMADAN ATATÜRK'E SAHİP ÇIKILABİLİNİR Mİ?

Örneğin, laiklik ilkesine sahip çıkılmadanAtatürk'e sahip çıkılabilir mi? Kesinlikle çıkılamaz!  
Ama medyaya göre çıkılabiliyor. Atatürk’ün devrimlerinin en temel ilkelerinden birisi olan ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. ve 24. maddesinde yer alan laiklik ilkesini yerle bir eden Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi?

Tabii ki söylenemez. Ama Türkiye’de herkes her şeyi söyler. Kimseden kavramların anlamına dair bir şey, mantık ilkelerine dair bir şey ve olgulara dair bir şey beklememek gerekir. Nitekim Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim konuşmasında da, 10 Kasım konuşmasında da, laiklik ilkesinden hiç söz etmedi. Ama medyaya göre, Erdoğan ve AKP, Atatürk'e sahip çıktı, hatta kimine göre, Atatürkçü bile oldu!
LAİKLİK DİNİ ORTADAN KALDIRMAZ DEVLET YÖNETİMİ ALANINI SINIRLAR!

Laiklik; dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim alanlarına müdahale etmemesi, bu alanları esir almaması ve bu koşulla dini inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınması anlamına gelir. Laiklik, dini ortadan kaldırmaz, ama dinin yetki alanını sınırlar. Atatürk de laiklik ilkesini bu doğrultuda uygulamıştır.
Din üzerinden siyaset yapan, dini ölçütlere göre devlette kadrolaşma yoluna giden, din temelleri üzerinden bir hukuk düzeni kurmaya çalışan, eğitim sistemini dinselleştiren AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığını savunmak, ancak akıl tutulması yaşayan birisinin yapacağı bir şey olabilir. İktidara geldikten sonra, İmam Hatip okullarının sayısını dört katına çıkartan, 2 bini aşkın İmam Hatip okulu açan, Atatürk’ün çıkarttığı “Öğretim Birliği Yasası’, mantar gibi yayılan İmam Hatip tarzı eğitim sistemiyle delen AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi?
“4+4+4” adı verilen ucube eğitim sistemiyle, İmam Hatip zihniyetinin, laik-bilimsel eğitim veren kurumlara da sızmasını sağlayan AKP’ninAtatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Evrim kuramını ve ateist oldukları gerekçesiyle bazı filozofları ve onların kuramlarını, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatının bir kısmından çıkartan AKP’ninAtatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Tekbirle derse başlanmasına yol açan AKP’nin Atatürk’e sahip çıktığı söylenebilir mi?

Atatürk’ün siyaset, hukuk ve eğitim alanlarında gerçekleştirdiği devrimleri, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatının bir kısmından çıkartan AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bazı okullarda, haremlik-selamlık uygulamalara, şeriat ve cihat çağrılarının yapılmasına, tekbirle derse başlanmasına yol açan AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Kur’an kurslarının sayısını 13 binin üzerine çıkartan AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Üniversitelerde İlahiyat fakültelerinin sayısını 80’in üzerine çıkartan AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi?
KARŞI DEVRİM MEDYASI AKP ile adeta kendi kafasına göre bir Atatürk icat etti!

Din derslerinin zorunlu ders olarak okutulması uygulamasını sürdüren AKP’nin, Atatürk'e sahip çıktığı söylenebilir mi? Atatürk'e sahip çıkmak buysa, Atatürk kimdir? Buna, “AKP Atatürk'ü keşfetti denmez, dense dense“AKP ve onun uydusu medya, kendi kafasına göre bir Atatürk icat etti” denir.  1950 yılından beri iktidarda olan tüm sağcı ve faşist hükumetler, Atatürk'ü, sadece iki sıfatıyla anmışlardır:

1-       Kurtuluş Savaşının lideri.
2-       2- Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu.
3-       Oysa Atatürk’ün bir sıfatı daha vardır:
4-       3- Aydınlanma devrimlerinin öncüsü.
5-       Atatürk'te, bu üç sıfat, bir bütünün vazgeçilmez parçalarıdır.
6-       Bu sıfatlar, bölünerek, parçalanarak birbirinden ayrılamaz ve ayıklanamaz.

Bunun aksini yapan birisi varsa, bilin ki, onun Mustafa Kemal Atatürk ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.  
Bu kişi ya sahte-devrimcidir ya da karşı-devrimcidir. Ali Berham ŞAHBUDAK…

14 Haziran 2020 Pazar

ERNESTO "CHE" GUEVARA!


ERNESTO "CHE" GUEVARA!

Bir ömrü devrime adayan Ernesto "Che" Guevara! Doğum günün kutlu olsun yoldaş Ernesto "Che" Guevara.! 

Ernesto "Che" Guevara “Küba'daki sosyalist devrimin liderlerinden Arjantin asıllı Che Guevara 1959 yılında Castro'nun ikna etmesiyle 26 Temmuz Hareketi'ne katıldı. Daha sonra Küba'da gerilla hareketinin batista diktatörlüğünü devirmesiyle kurulan sosyalist iktidarın Ekonomi Bakanı oldu.

Ernesto Che Guevara Tıp eğitimi alırken Latin Amerikayı baştan aşağı dolaştı ve bu sayede birçok insanın karşı karşıya kaldığı yoksulluğu doğrudan gözlemleye bildi! 

Bu deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna inanarak "Marksizm’i incelemeye başladı". Ve Başkan Jacobo Arbenz Guzmán'ın önderliğinde Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı. Bir süre sonra 1959 yılında Küba'da yönetimi ele geçiren Fidel Castro'nun askeri nitelikli 26 Temmuz Hareketinin bir üyesi oldu”.

Yeni hükumette çeşitli önemli görevlerde bulunduktan, gerilla savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler ve kitaplar yazdıktan sonra diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba'dan ayrıldı.  İlk olarak Kongo-Kinşasa'ya (sonraları Kongo Demokratik Cumhuriyeti) daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekat Birliklerinin ortak operasyonu sonrası yakalanacağı Bolivya'ya gitti.

Guevara 9 Ekim 1967'de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera'da Bolivya Ordusu'nun elindeyken öldürüldü”.

Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler, yargısız infaz edildiğine tanık olmuşlardır. Ölümünden sonra Guevara dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline gelmiştir. Guevara'nın Alberto Korda tarafından çekilen fotoğrafı “dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü” olarak nitelenmiştir.

CHE GUEVARA SÖZLERİ!

Dik dur ve gülümse. Bırak neden gülümsediğini merak etsinler. 
Ne kadar farklı olursa olsun; sana ait olmayana tenezzül etme ve ne kadar basit olursa olsun senin olandan asla vazgeçme. Arkamdan konuşmaya devam et.

Çünkü karşıma çıkacak kadar büyük değilsin. Kaybetmekten korkma; bir şeyi kazanman için bazı şeyleri kaybetmelisin. Ve unutma; Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin. Savaşan, kaybedebilir. Savaşmayan, çoktan kaybetmiştir. 
En önemlisi, dünyanın neresinde olursa olsun her haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissetme kabiliyetinizi koruya bilmenizdir.


Bu bir devrimcinin en önemli özelliğidir. 

Küba'daki sosyalist devrimin liderlerinden Arjantin asıllı Che Guevara 1959 yılında Castro'nun ikna etmesiyle 26 Temmuz Hareketi'ne katıldı. Daha sonra Küba'da gerilla hareketinin Batista diktatörlüğünü devirmesiyle kurulan sosyalist iktidarın Ekonomi Bakanı oldu. Ali Berham ŞAHBUDAK...


7 Haziran 2020 Pazar

ÇIKARLARI İÇİN AKP’yi KORUYAN #MHP VE SÖZDE #SOLCULAR?


ÇIKARLARI İÇİN AKP’yi KORUYAN #MHP VE SÖZDE
SOLCULAR?


AKP'nin tarihsel siyasi eğilimi karşısında kendini Liberal aydın solcu olarak tanımlayan sözde kişiler; Ne yazık ki" AKP karşısında her fırsatta sınıfta kaldı sözde bu Liberal Solcular ve Türk Milliyetçisi olduğunu söyleyen MHP? 

AKP her söylem ve eyleminde siyasi söylem ve hakimiyetini İslami değerleriyle örtüştüğünü iddia ederken yıllardır bu söylemi kalıcı kılmak istiyordu büyük ölçüde de bu söylemi başardı "ta ki 2019 Mart yerel yönetim seçimlerine kadar".!

Üç kuruş çıkarları için AKP ‘yanında yer alan sözde bu Liberal Solcular ve Kendini Türk Milliyetçisi temsilcisi olduğunu iddia eden #MHP yönetimi; maalesef bu grup halen AKP karşısında sınıfta kaldıklarını anlamaktan uzak AKP ‘ile ülkemize #Demokrasi ve #Adaletin geleceğinin hayalini kurmakta.?

Örneğin Taksim 1 Mayıs 2008’e bakın, kendinizi AKP’nin demokratik kapasitesine ikna edebiliyorsanız edin. Şimdi koltuklarımız da geriye yaslanarak “Bir dakika AKP sosyolojisini ve siyasi geçmişini düşünelim buğun Işık kapatma” eyleminin nedenlerine benzer bir eylem AKP karşısın da neden yapılmıyor bunu derinlemesine düşünelim “oysa bizler yıllardır #AKP bir demokrasi ve hukuk güvencesi olmadığını dilimizin döndüğünce yazıp çizdik!

Ama bizler biliyoruz ki ne AKP’ taraftarı olan sözde kendini solcu olarak ifade eden bu döneklerin “ne demokrasiyle nede hukukla ilgisi var çünkü 1970'li yıllarda da bunların bu kavramlarla ilgileri yoktu #AKP saflarında da üç kuruş için yer aldıkları bu yüzdendir... “Çünkü AKP ne sosyolojik nede siyasal olarak Cumhuriyete ve Cumhuriyet devrimleriyle ve Atatürk'le doku uyuşmazlığı içinde"!

Birincisi Susurluk’ta açığa çıkan bu güçlerle sol arasında 1980 öncesinden, sivil alandan gelen bir çatışma vardı!. Ben Eski bir solcuyum ben “liberal solcuyum ben aydınım deneyenlere bir bakmak gerek ülkemizde bu sözde aydın veya kendini Atatürkçü olarak ifade eden eskimişlere günümüz şartlarında bakmak gerek bugün hangi pozisyonda ve nerede duruyorlar.!

Bu eskimiş kişiler bugün kendilerine böyle denilmesine izin verilen kesimin sadece kendiyle sınırlı bir iddianın ifadesi olduğunu düşünmüyorum! Bu kişilerin durdukları pozisyon ortada.
Yani bir toplumsal hareketi veya bir toplumsal kesimi ifade etmekten çok, uzak duran bu sözde kişiler "kişisel çıkarları uğruna gerçek solun geri kalmasına da neden olmuş sözde kişilerdir “doğru yolu gösterme iddialarının tolum karşısında bir karşılığı da yoktur.?

Bu “yola girmiş olanlar bu yolun AKP'yle ittifakı olarak görünüyor. Başka türlü söylersek benim gözümde sözde olan bu “liberal sol” “siyasal kurtuluşu, “toplumsal kurtuluş ”un önüne koyuyor!.

Sorunu: “sermaye egemenliğinde değil, “egemenliğin biçiminde arıyor… 

Aynı hata 1974-1979 döneminde de yapılmıştı. O zamanlar da CHP ittifakı artık Türkiye'nin sola gitmesinin en önemli imkanı olarak görmüş ancak ne var ki dün olduğu gibi bugünde aynı kirli el bu girişime engel olarak CHP içinde barikatlar kurmuştu tıpkı bugün olduğu gibi. Dünde ve bugün aynı karakter kimliğine bürünmüş “ tıpkı 1974 ve 1979 yıllarında olduğu gibi bugün de CHP içinde mevcut yapısını korumaktadır bunların görevi CHP’yi “AKP karşısın da toplumsal olarak etkin siyasi başarı göstermesin diye CHP’yi engellemek bunu da sanıyorum ki başarmış durumdalar!

ÇÜNKÜ AKSİ DÜŞÜNÜLÜYOR OLURSA “AKP 18 YILDA CUMHURİYETİ TÜM KURUM VE KURULUŞLARIYLA PARTİ DEVLETİNE " Çok ilginç biçimde bugün “liberal sol” denilen bu cumhuriyet ve Atatürk düşmanları büyük ölçüde menfaatleri ve çıkarları gereği AKP ’gibi marjinal bir yapıyla birlikte hareket etmezlerdi.

"Sözde bu liberal SOL halen AKP ile ittifak halinde! Gerekçeleri ise ülke olarak demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne özgürlüğe AKP ile ulaşacağız saçmalığını dillendiremezlerdi!..

Şimdi gerçek Türk solun geçmişinden çok iyi tanıdığı “başka bir karşı sivil kuvvet var oda kendini“ Türk Milliyetçisi zanneden ancak kuruluşundan günümüze değin Türklükle hiç mi hiç ilgisi olamayan sadece gerçekleri gizleyen AKP’nin arka bahçesi konumunda olan bir MHP var! Ama AKP ve FETÖ terör örgütüyle birlikte Cumhuriyete karşı kurdukları Ergenekon ’kumpasına değinmeyen sadece FETÖ üzerinden değerlendiren siyaset yapan başka bir MHP daha var!

O MHP ki tüm ilişkilerini ve siyasi çıkarları Türk Milliyetçiliğini üzerine kurmuş Türklüğü kullanan ama AKP’nin arka bahçesi konum olan her fırsatta AKP’ ye yarar sağlayan başka bir MHP daha var! Türk milletini aldatmaya yönelik MHP’nin bu sessizliği hiç kuşkusuz ki Ergenekon’ ve Balyoz davaların ortadan kaldır ayamayacağı gibi ” MHP’yi de Türklük savunucusu yapmaz?

Daha çok Devlet kademesi içine sızmış FETÖ terör örgüt yapısı cumhuriyet ve Atatürk’e karşıtı kurulmuş mafyacı anonim tipler. “Yani sivil alanda, bir toplumsal mücadele içeresinde karşı karşıya gelinen değil de", perde gerisinden suikastlarla, sabotajlarla giden bir ekip. 

O nedenle Ergenekon ve Balyoz sürecine giden sözde bu mücadelede daha çok “Atatürkçü ve cumhuriyet taraftarı olan alt kademede bulunan yurt severler subaylar üzerinde algı yaratmak oldu buda TSK içinde yaratılan bir kaos ortamını tetiklemek ve sessizce devlet yönetimi içinde bir darbeyi getirmekti.

Dahası, tanıdık figürlerin ve bir kısım MHP’liler üzerindeki “Liberal sol” etiketinin de tereddütlere bu gidişe yolu açtığı ortada. Ergenekon’a tüm aydın yurtsever Atatürkçüler tavır alıyor, ancak AKP içinde ve AKP’nin denetiminde olan Gazete ve TV ise Ergenekon vardır diyerek kamuoyunu baskılıyor AKP’ye ve FETO terör örgütüne zaman kazandırıyor bunu karşısında sesiz duran MHP yine AKP’nin TBMM çıkardığı tüm yıkıcı yasalara evet diyerek adeta da yasaların çıkarılması için AKP’ye destek veriyor!

Ergenekon meselesinde biz Kemalist Atatürkçü, devrimciler, işçiler, sendikalar, meslek odaları olarak bunun karşısında zaten tarafız. "Kaldı ki, bu ülkede sosyalist olsun solcu olsun asla TSK ve diğer Cumhuriyet kurum ve kuruluşlarına karşı asla bir düşmanlık çıkmaz". 

Ama Ergenekon bir “Filler tepişsin, değil "tam tersi kozmik odalar girilmiş ülkemize dair ne kadar gizli belge ve bilgi varsa AKP eliyle devlet yönetimine bilinçli olarak sızdırılmış olan "Eskisinin cemaatti " buğunun ise FETÖ terör örgütü eliyle emperyalistlere servis edilmesi sağlanmış bir gerçektir AKP tarafından da göz yumulmuş! FETÖ ve AKP işbirliği ile perde arkasında hazırlanan Ergenekon dosyası AKP’nin önüne atıldı yalanı tam bir Liberal ve ikinci cumhuriyetçiyiz diyen dönek solcuların yardımlarıyla.

Yıllardır AKP’nin yanında yer alan bu liberal sol ve kendini aydın yaza çizer zanneden kimi üç kuruşluk kimselerin oluşturdukları bu takımı ’Ergenekon için sabah akşam AKP’ tahsisli medyada da alkış tutuyordu. Oysa bu devleti ve TSK’yı çökertecek emperyalist projeyi AKP tek başına ortaya çıkartmış değil emperyalistlerin Ülkemizdeki uzantısı konumunda bulunan devletin çeşitli makam ve mevkini işgal eden maşaların yalana dayalı belge ve bilgileri bir araya getirilerek AKP ile birlikte hazırlandı. Ergenekon dosyasının Tayyip Erdoğan'a ilk hangi tarihte verildiği belli.

Ama TSK’nın kendisi de bu karanlığa direnmedi sonra, ne oldu 5 Mayıs 2007’de Dolmabahçe’de dönemin Genel Kurmay Başkanıyla bir araya gelen Dönemin Başbakanı Erdoğan’la varılan mutabakatın sonunda yeni bir denklem ortaya çıktıktan sonra Ergenekon soruşturmaları adı altında ilk olarak TSK ve (ADD ) Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere başlayan sonrada Üniversitelere sıçrayan bir aydın Atatürkçü hareketin tasfiye edilmesi süreci başlatılmış FETÖ ve AKP avı başlatıldı...

"Bütün içtenliğimle söylüyorum, Ben o dönemler ADD örtülülüğünü içinde ve en yüksek tepesinde olan ( Cumhuriyet Mitinglerini sürecinde içinde yer almış Atatürkçü yurtsever devrimci olarak tüm yaşanan süreci yakinen takip eden bir yurttaşım"!

Yaşar Büyükanıt 2004’te Kıbrıs'a gidip, orada “Türkiye'nin Kıbrıs politikası yoktur” dediği gün AKP hükumeti Büyükanıt’ı görevden alsaydı ben de o gün AKP’yi alkışlardım. Ama AKP kendisine karşı muhalefet yürütenlerle kader birliği yapmışsa o noktadan itibaren suçun da yarısına ortak olmuş demektir. Şimdi bu kime heyecan verir ki… Ortada heyecanlanacak bir şey yok. Statüko yerli yerinde duruyor, sermaye de sermaye olarak duruyor, ordu da ordu olarak duruyor, AKP’de halen AKP olarak yerinde duruyor. Biz ise diyoruz ki, biz başka bir tarafız.

Biz bu statükonun devamından değil statükonun bozulmasından, değişmesinden yanayız.
12 Eylül faşizminin dayattığı ve yok ettiği tıranva henüz solcular üzerinde bitmeden “ İlhan Selçuk 1999 seçimlerinde” Türk soluna döndü dedi ki, “Ben MHP’lileri affettim, siz de affedin, bunlarla ittifak yapalım sözleri bir yerlere adeta bir mesaj verir nitelikteydi.” Birçok sosyalistin gözünde o gün İlhan Selçuk bitti çünkü 1970’lerin faşist saldırılarını yaşamış insanlar için İlhan Selçuk diye birisi artık yoktu ve bu açıklamalardan sonra da, İlhan Selçuk olamazdı…

O yüzden şimdi kendini aydın ve liberal sol gören cephedeki kimseler kalkıp da sol adına ve demokrasi hukuk adına söz söyleyecek pozisyonda değil; Onlar bugün olmuş halen AKP değirmenine su taşırken “ Onlar için Tam bağımsız Türkiye AKP eliyle uçuruma sürüklenmiş onlar için bir önemi yok onlar için varsa yoksa üç kuruşa kiralık olarak AKP ye hizmet etmek var “Ya canım İlhan Selçuk'a yazık oldu” diye duygulanmıyor.

Ama biz onun karşısındakinin de Kanlı Pazar’da karşımıza dikilmiş olanlar olduğunu biliyoruz. Biz onu da unutmadık ve bu hafıza insanları arzulu kılmıyor; mevzu budur”. Kendilerini Liberal sol olarak tanımlayan zavallılar aslında AKP’yi tanımıyorlar AKP’yi tanısalar halkın dini yaşayışı ile kendilerini onların tercümanı addedenler arasındaki ayrımı, toplumsal olanla politik olan arasındaki ayrımı atlıyorlar olmazlardı.

"Ama siyasi İslam diye bir şey var ve bu dinsel dogmayı devlet yaşamının merkezine yerleştirme yönündeki eğilim yeni değil ki Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Atatürk’ün ölümünden sonra 1955 Adnan Menderesle birlikte alttan alta çalışılan ve Askeri darbelerle de büyüyen ve çok da başarılar kazanmış olan bir şeriat özlemi içinde olan laiklik ve cumhuriyet düşmanı güruh yığınları Türkiye’de şeri hüküm esaslarına dönük bir devlet yapısı kurmaktı". 70 yıldır bu ortada dururken AKP içinde de sol olarak yer almak akla ziyan bir eylemdir!

Tayyip Erdoğan darda kaldığında “ulemayı yardıma çağırırken, darda kaldığında “mecelleye bakalım” derken hep o refleksle hareket ediyor odluğu hiç mi sözde bu solcuları şaşırtmadı” Bunu fark edemediler peki AKP Kapatma davasın da ortaya çıkan Laiklik ve Cumhuriyet karşıtlığı tescillenmiş olan AKP ve kadroları damı dikkatlerini çekmedi “ Hayır her şey biliniyordu üç kuruşa kendilerini karşı devrime sattıkları için ses çıkaramıyorlardı! Şimdi yıllarını ülkemiz için tam bağımsızlığına adamış yurttaşlar ve Atatürkçü yurtsever Kemalist devrimciler olarak biz bu yaşanmışlıkları yok mu kabul edeceğiz?

Bir hatırlatma 1 Mayıs’ta emekçi yurtsever devrimci sol güçler ”Taksime çıkacağız dendiğinde Erdoğan ne yanıt verdi, hemen ”hatırlatayım“ Başlar ayak, ayaklardan da baş olur mu?” demişti. Bu söylem resmen Cebrail hadisindeki kıyamet âleminin tarifi, bu tavır Erdoğan'ın Demokrasiye ve Hukuk üstünlüğü ilkelerine bakışıydı “ne diyordu Erdoğan Demokrasiler bir araçtır yeri ve zamanı geldiğinde bir bu tirenden ineriz diyordu” Ev çok geç kalmadı herkesi kullandı ve 2010 referandumunda bindiği demokrasi treninden indi .

İşte yıllardır Erdoğan'ın üç kuruşa peşinde koşan sözde olanların durumu ortada Erdoğan'ın siyasi yaşamında sosyal hayata bakışı; ona göre ezen ve ezilen olacak, ast ve üst olacak, eşitlik olmayacak ve bu da Kuran'a uygun olacak… Tayyip Erdoğan hayata böyle bakıyor ve bunu da dini dogmayla güçlendiriyor. Şimdi ben bunu yok mu addedeceğim?

"Tabi ki hayır ben Erdoğan'ı siyasi olarak tanıyorum ve ona göre de tavır alıyorum tıpkı kendilerinin bir "Kemalist Atatürkçü yurt sever Devrimcilere Atatürk'ün kurduğu bu onurlu cumhuriyette mesafe aldığı gibi"… Çok önemli bir hususu hatırlatmakta yarar var! Başta CHP olmak üzere bu Cumhuriyette kendini ilerici yurt sever Atatürkçü aydın gören yurttaşların en az % 50’si bugün olmuş halen ne Erdoğan'ın siyasi kişiliğini biliyor nede AKP’nin bir siyasi parti değil ’de bir emperyalist proje partisi olduğunu biliyor? Ali Berham ŞAHBUDAK…

ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...