Saygı değer
eleştirmenler ve
sevgili dostlarım günlerdir CHP üzerinden birileri bir şeyleri kapatma peşinde
koşarken Türkiye bölgesinde savaşa sürüklenmekte olan bir oldubittilerle karşı
karşıya kalmışken bizler kalkmış CHP şöyle yaptı yok böyle yaptı diyerek
ülkemizde yaşanılan skandalları görmezden geliyoruz ve CHP üzerinden HDP’i
Meclise taşıdığı iddiası üzerinden ORTADOĞU da değişim ve dönüşüm yapılanması
tamamen tamamlanmış olduğu gerçek resme ise gözlerimizi kapatmış bakıyor ve
sadeçe izliyor görünmekteyiz.
Saygı değer arkadaşlarım Kuşkusuz ki CHP’de bir siyasi
partidir elbet de eleştirilmelidir ancak ne var ki bu eleştiri Genel Başkan Kemal
Kılıçdaroğlu şahsında
olmamalıdır” Kuşkusuz ki bende bir
KEMALİST ATATÜRKÇÜ yurttaş olarak CHP çatısı altında bulunan kimi isimlere
şiddetle karşıyım ancak bu demek değildir ki Ülkemde olup bitenlere göz yumup
sadece CHP üzerinden CHP yi eleştireceğim burada söz konusu ülkemiz ise bizi
daha büyük felaketler beklemekte 07.06.2015 Genel Secimler Sonuçları ortada MHP
ayrı bit telden çalmakta HDP ayrı bil telden çalmakta Cumhurbaşkanı ise
söylemeye gerek yok AKP ortada peki kim var CHP bizde kişisel egolarımızı
tatmin için CHP üzerinden diğer siyasi yapılanmalara söz söylemek yerine CHP ve
Genel Başkanını hedef alırsak bu ortamda kazanan yine karşı devrim olacaktır.
Sizlere kısaca eleştiri
ve cevaplar nedir in anlamını kısaca dilimin döndüğü kadar açıklamak ve bu
açıklamayı da sabırla okumanızı ister ve hakaret içermeyen cevaplarınızı
beklerim…
ÖNCE SANAT
ELEŞTİRİLERİ! :

Okura,
izleyiciye ve sanatçıya kılavuzluk yapmaktır. Eleştirmen, hangi sanat eserini
eleştirecekse o sanat dalının gerektirdiği birikime sahip olmalıdır. Bu yüzden,
eleştiri yazmak kolay bir iş değildir. Eleştirmen; bir eseri veya kişiyi şekil,
ruh, konu ve anlatım bakımından inceler. Eleştirmen, eser hakkında okuyucuyu her
yönden bilgilendirir. Hem okura hem de eserin yazarına kendini geliştirmesi
için yol gösterir.

“Seçim serbestliğinin gerçek
bir anlam taşıması seçmenlerin çeşitli politika tercihleri arasında serbest bir
seçme yapabilmelerine bağlıdır. Modern demokrasilerde bu tercihler siyasi
partiler tarafından oluşturulur. Aynı zamanda siyasi partiler demokrasiyi
yaşatan ve kalıcı kılan kuruluşlardır. Siyasi partiler, demokrasilerin tarihsel
süreçte uygulanabilir olmasını sağlayan en önemli kurumlardan biridir. Siyasi
partilerin modern anlamda ortaya çıkışları oldukça yeni kabul edilmekle
birlikte, bu kuruluşlar son derece hızlı bir gelişme göstererek, hemen hemen
bütün ülkelerde siyasi yaşamın temel unsurları ve başlıca dinamik güçleri
haline gelmişlerdir.”
“Yine siyasi partiler, gerek iktidar
ilişkilerinde gerekse karar alma sürecinin odak noktasında yer almaktadırlar.
Günümüzde partisiz rejimlere ancak siyasi modernleşme dışında kalmış bazı
geleneksel toplumlarda rastlanmakta, bu bakımdan modern siyasi sistemlerin
hepsinde partiler birinci derecede rol oynamaktadırlar. Siyasi partiler yolu
ile örgütlenme siyasi düşünce özgürlüklerinin doğal bir uzantısıdır.
Çünkü siyasi düşüncenin kendini kabul ettirebilmesinin ve taraftar
toplayabilmesinin en etkili yolu siyasi parti örgütlenmesidir. Siyasi partiler
aracılığı ile seçmen kitlesini oluşturan milyonlar, kendi amaçlarını formüle
etme ve karşı karşıya kaldıkları geniş meseleleri tartışma imkanı elde
etmişlerdir.
Böylece seçmen kitlesi en
basit anlamda, tutarlı eylem ve sorumlu politikalar elde etmelerine imkan
sağlayan bir aktarım aracına kavuşmuşlardır. Siyasi partiler bu aracılık
görevini, genelde seçim mekanizması ile gerçekleştirmektedirler. Demokrasilerde
siyasi partilerin vazgeçilmezliği kadar, seçimlerin varlığı da bir
zorunluluktur. Gerçekte, siyasi partiler ve seçimler, birbirini tamamlayan,
birbirinden ayrı düşünülemeyecek kavramlardır.”
“Siyasi
partiler demokratik yönetimlerin ve bu nedenle seçimlerin başlıca öznesi olup
siyasi partisiz siyaset ve seçim yapmak olanaksız denilebilir”.
Siyasi partilerin bu önemi göz önünde
bulundurularak ülkeler siyasi partiler konusunda önemli düzenlemeler
yapmışlardır. Siyasi partilerin kuruluşları, kurucuları, organlarının oluşumu,
yönetim, hak ve yükümlülüklerine ilişkin kurallar, kapatılmaları, kaldırılması,
yasak eylem ve işlemler, Anayasa ve yasalarda yer alabildiği gibi siyasi parti
iç düzenlemelerinde de yer alabilmektedir. Siyasi
partilere üye olabilme, siyasi parti kurabilme, siyasi etkinlikte bulunabilme,
gelir kaynakları ve giderler konusunda bir kısım özel kurallar
getirilebilmektedir.
Esasen tarihsel gelişimleri
bakımından siyasal partiler, hukuka ve anayasaya yabancı kurumlar olarak ortaya
çıkmışlar ve uzunca bir süre bu metajüridik[6] özelliklerini
korumuşlardır. Bu gün bile birçok ülkede bu özelliğin izlerini görmek
mümkündür. Siyasal partiler kurumuna ilk kez anayasasında yer veren ve başta
Türkiye olmak üzere bir çok ülkenin tipik bir örnek seçtiği Federal Almanya’da
bile özel bir siyasal partiler yasasının çıkartılması Anayasa’nın yürürlüğe
girişinden ancak 18 yıl sonra gerçekleşebilmiştir.
Türkiye’de,
1961 Anayasa’sından bu yana anayasal düzeyde siyasal partilere “demokratik
siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak kurumsal güvence getirilmiş, bunun
yanında parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma hakkını bir
sübjektif kamu hakkı olarak düzenlenmiş, ayrıca Almanya’dan da önce Avrupa’da
ilk kez 1965 yılında ayrıntılı bir siyasal parti yasası çıkartılmıştır.
1961 – 1980 yılları arasındaki
dönemde Siyasi Partiler Hukuku açısından önemli değişiklikler olmuş; Nispi
Temsil Sisteminin kabul edilmesi ve ülkede yeni düşünce akımlarının
yeşermesiyle beraber parti sayısı artmış, bunlar arasındaki ideolojik
farklılaşma da belirginleşmiştir. Yani böylece Türkiye gerçek anlamda çok
partili sistemi yaşamaya başlamıştır.12
Eylül darbesinden sonra TBMM kapatılmış ve siyasal parti faaliyetleri
askıya alınmıştır.. Siyasal partilerin hukuki statüsü 82 Anayasası’nda yeniden
ve oldukça otoriter biçimde düzenlenmiş; 24 Nisan 1983 tarihli ve 18027 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan 2820 sayılı yeni Siyasi Partiler Kanunu bu alanı
yeniden düzenlemiştir.
Ülkemizde
siyasi partilerin güncel sorunlarının temel sebebi, anayasal ve yasal
düzenlemelerin eksikliği, yetersizliği ya da çağdaş gelişmelere ayak
uyduramaması değil, anayasal ve yasal düzenlemelerin aşırı müdahaleci içerik ve
yapısıdır. Bu anlamda Türk Partiler Hukuku’nun temel sorunu,
anayasal güvenceye ve gerekse siyasal parti olgusunun doğasına ve iç dinamiğine
uygun düşmeyen bir yoğunlukta olması ve bu düzenlemelerdeki kısıtlayıcı
boyutun, güvenceyi önemsiz kılacak bir ağırlık taşımasıdır.
Ülkemizde
siyasi partilerin güncel sorunlarının temel sebebi, anayasal ve yasal
düzenlemelerin eksikliği, yetersizliği ya da çağdaş gelişmelere ayak
uyduramaması değil, anayasal ve yasal düzenlemelerin aşırı müdahaleci içerik ve
yapısıdır. Bu anlamda Türk Partiler Hukuku’nun temel sorunu,
anayasal güvenceye ve gerekse siyasal parti olgusunun doğasına ve iç dinamiğine
uygun düşmeyen bir yoğunlukta olması ve bu düzenlemelerdeki kısıtlayıcı
boyutun, güvenceyi önemsiz kılacak bir ağırlık taşımasıdır.
Temel anlamda sorunların kaynağı
yasal düzenlemeler olmakla birlikte, bu sorunların en önemlisi ve başta geleni
“parti içi demokrasi” sorunudur; diğer sorunlar ise “aday belirleme”, “üyelik
ve örgütlenme”, “gelirleri harcamaları ve devlet yardımları”, “siyasi partilere
yönelik yasaklar” olarak sıralanabilir. Bu çalışmada ülkemizdeki siyasi
partilerin güncel sorunları ele alınmaktadır.
Çalışmada öncelikle siyasi parti
kavramı, siyasi partilerin işlevleri ve yapısı üzerinde durulacak; daha sonra
ülkemizdeki siyasi partilerin gelişimi ve siyasi partiler hukukunun gelişimi
üzerinde durulacak olup, ardından yukarıda zikredilen sorunlar
yürürlükteki mevzuatla birlikte tek tek ele alınarak; mevcut sorunlara karşı
çözüm önerileri ifade edilecektir. Tüm yorumcu ve eleştirmenlere
saygılarımla A.Berham ŞAHBUDAK…