30 Temmuz 2020 Perşembe

İBRAHİM KALIN “ BİZDE SİZE GERÇEK BİR HİKAYE ANLATAYIM"?


İBRAHİM KALIN “ BİZDE SİZE GERÇEK BİR HİKAYE ANLATAYIM"?


"İbrahim Kalın hikaye “ başkalarının himayesi altın da yazılmaz gerçek hikaye cephelerde emperyalist devletlere karşı tam bağımsızlık mücadelesi vererek gece gündüz demeden şarapnel parçaları altında o mevziden o mevziye askerlerin yanında nöbet tutarak ve sonunda tam bağımsız devlet kurarak yazılır"?

GERÇEK BİR HİKAYE BAŞLIYOR!

30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası işgallerin başladığı ve boğazların İngilizlerin kontrolüne geçtiği dönemde başlayan bir milli mücadeledir. Kurtuluş Savaşı sizin cihatçı felsefeniz ve cağ dışı yaklaşımınızın sanal bir gerçeği değil tam tersi kurtuluş savaşı bir dünya gerçeği olduğu gibi “Ölümsüz Mustafa Kemal Atatürk’ün ta kendisidir”.

19 Mayıs 1919’da Samsun'a çıkan Atatürk’ün önderliğinde başlayan Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin dünyanın en güçlü devletlerine karşı verdiği bir mücadele olup 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi ile son bulmuştur gerçek bir hikayedir. Kurtuluş Savaşı Tarihi: Kurtuluş mücadelesinin lideri olan Atatürk’ün Samsun'a çıktığında Anadolu'nun her yeri işgal altındadır.

İngilizler Musul, Antep, Kilis ve İskenderun'u işgal ederken, Fransızlar ise Adana, Osmaniye ve Mersin'i işgal etmiştir. Milli bilincin uyandırılması için Ölümsüz olan Atatürk Havza ve Amasya genelgeleri yayınlanmış. Daha sonra Mustafa Kemal Erzurum ve Sivas'ta kongre düzenlemiştir. Milli bilincin uyanması ile birlikte halk işgallere karşı miting ve protesto yapmış. Sivas ve Erzurum Kongrelerinden sonra Ankara'ya gelen Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920'de Türk milleti ile birlikte Büyük Millet Meclisini açmıştır.

Büyük Millet Meclisi başkanı seçilen Atatürk, Kurtuluş Savaşı mücadelesinin lideri olmuş ve Türk Milletiyle birlikte din ırk mezhep renk ayrımı yapmaksızın her şeylerini seferber ederek verdikleri bu onurlu Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucunda, 11 Ekim 1922 yılında başarıya ulaşmış gerçek bir hikayenin adıdır..

Birinci Dünya Savaş'ından yenik çıkan Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul olmak üzere birçok stratejik noktası işgal altındadır. Anadolu'da işgalcilere karşı başlayan mücadele göz kamaştırıcı Kurtuluş Savaşı'na dönüşmüştür. “Ya istiklal, ya ölüm” diyen Mustafa Kemal Atatürk “Türk milleti kurtuluş yada yok oluş diyerek, önderliğini yaptığı ulusal bağımsızlıkları mücadelesi tüm işgalci devletlere karşı kazanmıştır.

Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk “ Anadolu'da dağınık halde bulunan direniş gruplarını düzenli bir ordu ile sistemli hale getirilmiş. Ordunun finansmanı için Tekalif-i Milliye Kanunu çıkarılmış olup kurtuluş savaşı için bazı vergiler konulmuştur.

Askere alınmaya ve vergi verilmesine karşı olan” Bundan 97 yıl önce cumhuriyet kurulmadan “ tamda kurtuluş mücadelesi verilirken “tıpkı bugün olduğu gibi o günde ülkemizde bazı vatan hainleri ”halkın inançları üzerinden halkın kafasını karıştırarak “hilafet istiyor ve kurtuluş savaşı dinen caiz değil diyorlardı çünkü bu vatan hainler padişahın malı ve kulları oldukları için İngiliz sömürgecilerinin onlara çok daha iyi bakacaklarını ileri sürüyorlardı ”Tıpkı kendini tarihçi zanneden beyinsiz fesli denen kişi gibi”? İşte bunlar gerçek bir hikayedir…

Dört bir yanı işgalci kuvvetler tarafından işgal edilmiş olan bir millet, işgalci kuvvetlerin boyunduruğundan kurtulmak istemiş ve Kurtuluş Savaşı bu mücadelenin meş'alesi olmuştur.

Yıllardır hastalıkla, yoklukla, cehaletle ve bitip tükenmeyen savaşlarla yaşayan Türk milleti için Kurtuluş Savaşı bir umut olmuştur. Kadın, erkek, yaşlı, genç demeden Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen milli mücadele sonunda zaferlerle sonuçlanan tam bağımsız bir cumhuriyet elde edilmiştir.

Anadoluyu saran bu özgürlük ateşinin ilk kıvılcımını ateşleyen Gazi Mustafa Kemalden başkası değildir Kurtuluş Savaş'ının mimarı ve başkomutanıdır.

Kurtuluş Savaşı sadece Türkiye Türklerine değil, işgalci kuvvetlerin boyunduruğu altında bulunan milletlere de umut kaynağı olmuştur. Tam bağımsız bir devlet olma yolunda verilen bu onurlu mücadele Türk devletinin temellerini de atmıştır. Olağanüstü koşullarda yürütülen bu mücadele tarih sayfalarında yerini almıştır. Tüm sömürge uluslarına örnek olan Kurtuluş Savaşı, Türk devletinin tüm dünyada kabulünü sağlamıştır.

İşgal kuvvetlerine karşı yurt topraklarını savunma mücadelesi olarak bilinen Kurtuluş Savaşı, milletin bulunduğu kötü durumdan kurtulmak için son umut kaynağıdır. İşgale uğramış toprakların yeniden kazanılması için Kurtuluş Savaşı adeta bir zorunluluk idi. Çok cepheli siyasi ve askeri mücadele, milletin kendine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmesi ile başarılı bir şekilde sonuçlanmıştır.

Bugün o çok övünülerek anlattığınız Osmanlı Hükumetinin kendine düşen görevlerini yerine getirememesi Türk milletinin yok olma tehlikesi ile baş başa kalmasına neden olmuştur.İçte ve dışta düşmanlara karşı verilen bu mücadele gerçek bir mücadeledir.

Kurtuluş Savaşı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti kurtulmuştur. Düzenli ordunun aldığı başarılar ile birlikte Türk milletinin orduya olan güveni artmıştır. Kurtuluş Savaş'ında kazanılan başarı TBMM'nin Lozan Konferansı'na davet edilmesini sağlamıştır. Türk milleti Kurtuluş Savaşı sayesinde saygın ve onurlu bir ulus olarak yaşamaya başlamıştır. Kurtuluş Savaş'ında modern ve acımasız ordulara karşı vatan sevgisi ve cesaret ile büyük bir mücadele verilmiştir.

Bütün bu ve daha dile getirmediğimiz yüzlerce gerçek bir destanın gerçeğe dönüşmüş hikayesidir. Siz bu ülkede bir hikayeniz mutlaka vardır o hikayenin adı Cumhuriyet olamaz olsa olsa o hikayeniz bir azınlığın hakimiyetine indirgenmiş kişiye özel bir kabile devlet yönetim gerçeğidir.

CUMHURİYET VE FELSEFESİNE!

Sizlerin 18 yıldır çeşitli bahaneler öne sürerek engellemeye çalıştığınız cumhuriyet kutlamalarının bu yıl "97. yılını gurur ve onurla kutlayacak olan yine Atatürk’ün yurttaş dediği bu onurlu ve gururlu Türk milletin ta kendisidir.

ŞİMDİ GELELİM BİR BAŞKA GERÇEK HİKAYEYE!
Cumhuriyetimiz", dünyaya örnek ve mal olmuş, hafızalardan ve dünya tarihinden asla silinmeyecek, Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde kurulmuş muhteşem bir cumhuriyet öyküsüdür.

Tüm engellenmelere karşın bugün “97. yılını kutlayan Cumhuriyetimiz”, dünyaya örnek ve mal olmuş, hafızalardan ve dünya tarihinden asla silinmeyecek, Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde kurulmuş muhteşem bir cumhuriyet öyküsüdür. 

Bu öykü o kadar iz bırakan bir öyküdür ki; koca bir savaşta Atatürk ve Silah Arkadaşlarının yönetimindeki mütevazı ordularına yenilerek hayatlarının en büyük hezimetine uğrayanların bile hayretle ve takdirle karşıladıkları bir oluşumdur..

Bugün dünyanın en önemli, en hızlı gelişen ülkeleri arasına girebilen, İslam devletlerinin önderliğini üstlenen ve saygınlığını sürdürebilen, demokrasi ile yönetilen, Atatürk ilke ve inkılaplarının egemen olduğu demokratik laik bir cumhuriyettir. Bu genç cumhuriyet, jeolojik ve stratejik konumu itibarıyla dünyanın dikkati üzerindeki Orta-doğu coğrafyasının güven stratejisinin odağındadır.

Bu bölgede üstlendiği görev ve sorumluluk çok büyüktür.. 

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün, dünyanın güvenine mazhar olan, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” felsefesine ilke edinen demokratik ve laik bir Cumhuriyet olarak, her dönem, üzerine düşen sorumluluğu yüklenebilmiş ve öncelikle; komşuları, Avrupa ve tüm dünya ülkelerinin güvenini kazanmıştır. İşte bizler böyle bir cumhuriyetin vatandaşı olarak bu 2020 yılında Cumhuriyetimizin 97. yılını kutlama şerefine nail olabildiysek ne mutlu bizlere.

"Dünyanın her zaman örnek olarak gösterdiği liderlerin en başında olan Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları tarafından 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminin en zor şartlarına rağmen sağlam temeller üzerine oturtulmuş ve kısa sürede tüm modern inkılaplar bu genç cumhuriyete uygulanabilmiştir".

Atatürk, Cumhuriyeti anlatırken söylediği birçok söz, kuruluşta her şeyin iyi düşünülerek 
planlandığını çok iyi anlatmaktadır; “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.” “Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.”

“Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister” “Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister.” “Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat doğan yegane millet Türklerdir. “Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.”

"Zamanının zor koşullarına rağmen, günümüz, demokratik, laik, modern Cumhuriyetini kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım’da 1938’de vefatı sonrasında hakkında söylenen ve dünya basınına yansıyan bir kaç sözü buraya aktarmak isterim".

“Mustafa Kemal Bey, sorumluluk yüklenmekten korkmayan doğuştan bir şef idi. 25 Nisan sabahı 19’uncu Tümeniyle kendiliğinden düşmana saldırmaya karar verdi, onu kıyıya sürdü ve sonra üç ay boyunca kendisine yapılan çetin saldırılara inatçı ve sarsılmaz bir karşı koymada bulundu. Onun azmine tam olarak güvenebilir dim.” Liman Von SANDERS / Alman General.

“Bugünün Türkiye’si tek bir adamın, Kemal Atatürk’ün uzayan gölgesidir. ATATÜRK geçtiğimiz yirmi yıl süresince Türkiye'nin umutsuz, güçsüz ve geri kalmış Doğulu bir devlet olmaktan, güçlü, öz güvenli ve ilerleyen bir millet durumuna geldiği, takdire şayan evriminin itici gücü oldu.” The Washington Post /11 Kasım 1938.

“ATATÜRK adı, insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk ulusuna ilham veren önderliğini, modern dünyayı anlayışındaki ileri görüşlülüğü ve bir askeri önder olarak kudret ve cesaretini hatırlatmaktadır. Ölümünün yıl dönümünde bu büyük adamı saygı ile selamlarım. John F. KENNEDY / ABD Başkanı.

Bunları her ne koşul altında olursak olalım bu gerçek hikayeleri karşı devrime hatırlatmaya devam edeceğiz" Unutmayın Atatürkçü Kemalist yurt sever devrimciler denilince" zannediliyor ki bu aydın ve çağdaş yurttaşlar CHP çatısı altında "bu olgu sizleri yanıltmasın" Atatürk Devrimlerine ve Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete il ebet inanmış milyonlar T.C. Devleti çatısı altında oldukları gibi dünya ülkelerinde yüz milyonların fikirlerinde ve ideallerin dedir. Ali Berham ŞAHBUDAK…





ONURLU HALKIMIZIN “KURBAN BAYRAMIN KUTLU OLSUN.!



ONURLU HALKIMIZIN “KURBAN BAYRAMIN KUTLU OLSUN.!

"Bayramlar Birlikteliklerinin Pekiştiği, Paylaşımların Güçlendiği, Toplumsal Kaynaşmaların Yaşandığı, Küskünlük ve Sorunların Barış ile Çözüldüğü Nadide Günlerdir". Bu Vesile İle Kurban Bayramınızı Yürekten Kutlar, Ülkemizde ve Dünyada Barış, Huzur ve Hoşgörünün Sürekli Olmasını ve Tüm İnsanlığa Hayırlara Vesile Olmasını Dilerim.

Bayramlar, toplum olarak birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirdiğimiz, sevinçlerimizi ve mutluluğumuzu paylaştığımız özel günlerdir. Bir Kurban Bayramını daha idrak etmekte ve bu mübarek günlerin ülkemize rahmet ve bereketi getirmesini diler bu Kurban Bayramı, ülkemize ve halkımıza barış, huzur ve mutluluk getirmesini diliyor.

Bayramlar Türk Milleti olarak bizleri sevgi ve saygıya yönelten, en barışçıl bayramlardır kırgınlıkların giderildiği, birlik ve beraberliğimizin pekiştiği Kurban Bayramına milleti olarak ulaşmanın mutluluğu içerisindeyiz. Her bayramda olduğu gibi bu Kurban Bayramında da millet olarak kırgınlıkların giderildiği, hoşgörünün zenginleştiği, sosyal dayanışmanın arttığı, huzur ve güven ortamı içerisinde geçirilmesi temennisiyle; tüm Türk halkının mübarek Kurban Bayramını kutlarım.
Bayramın yakınlaşma anlamına geldiği, bu günlerin ülkemiz olarak dayanışmanın doruğa çıktığı günler olduğunu bilinciyle " Türk milletinin en önemli hasretlerinden birisi de kuşkusuz ki bayramlara verdiği önemdir.

Tarih boyunca Türk milleti olarak bayramları her zaman coşkuyla kutladık. Bu sefer de inanıyorum ki bu bayramı hep beraber, millet olarak coşkuyla, sevinçle kutlayacağız. Birbirimizin acılarını paylaştığımız gibi, bir birimizin sevinçlerini ve mutluluklarını da paylaşacağız"  T.C. Devleti olarak biz büyük bir ülkeyiz! ancak ne var ki 97 yıllık cumhuriyetimizde son 10 yıldır yaşanılanlar ve siyası kaos hiç bir dönemde yaşanmadı.

FETÖ +PKK +DEAŞ CEMAATLERİN ve TARİKATLAR sarmalı Türk Milletini ve ülkemiz gidişatını siyasi olarak bütünlüğümüzü bozmaya yönelik eylemler içinde olması bizleri incitmiş olsa ’da "bizler büyük bir milletiz kuşkusuz ki bunların da millet olarak üstesinden gelecek en kısa zamanda birlik ve beraberliğimizi sağlayarak bulunduğumuz bu kaostan da en kısa sürede çıkacak
yeniden ülkemizde huzurun ve onurun hakim olduğu bir yaşamına Türk milleti
olarak kavuşacağız".

"Ama bu farklılıkları biz daima zenginlik olarak görmekteyiz ve böyle görüyoruz. Asla farklılıklarımızı bir ayrışma unsuru olarak görmememiz gerekir”.

Bunu şunun için söylüyorum: Bugünlerde birçok şeyi tartışıyoruz. Bu tartışmaların sağlıklı yapılabilmesi ve neticede, birliğimizi, bütünlüğümüzü güçlendirebilmesi için, her şeyi doğru istikamette götürmemiz gerektiğine inanıyorum.

Şunu unutmayalım ki: Atamız, Mustafa Kemal Atatürk bu aziz vatanı bize emanet ederken çok büyük zorluklar çekmiştir" bunu unutmamamız gerekir. Bir düşün "Mum dahi kendi dibine ışık vermez" Bütün dünya milletlerinin 1923 sonrasında Türkiyeyi büyük bir ibretle takip ettiklerini, anlamamakta
direnenler kimi hilafetçi cevreler aslında onlar tarihin derinliğini değil İslam'ın kutsallığını kullanarak Türk milletini aldatmak ve Din üzerinden kendi çıkarlarının peşinde koşanlara millet olarak fırsat verilmemelidir.

Mum dibine ışık vermez iken” yıllardır Din İman diyerek yıllardır çıkarları için Türk milletini aldatanların bu ülkeye verebilecekleri bir şeyde yoktur.

Son 18 yıldır Cumhuriyetimizde yaşanılan kaos ve gerginlik nedeniyle bu bayram olsun birlik ve beraberliğe, yardımlaşma ve dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz unutulmamalıdır bu günlerde, yüzyıllardır bizleri birbirimize bağlayan manevi unsurlardan biridir bu duygu ve düşüncelerle, de bu mübarek Kurban Bayramının, halkımıza sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diliyor, saygılarımı sunuyorum. Ali Berham ŞAHBUDAK… 30.07.2020…

22 Temmuz 2020 Çarşamba

KEMALİZM "İDEOLOJİSİ"NEDİR!


KEMALİZM "İDEOLOJİSİ"NEDİR!

Kemalizm’i anlamak için “Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Tam Bağımsızlık mücadelesini iyi anlamaktan geçer.?

Kemalizm Çağdaşlaşma Ve Modernleşme İdeolojisinin adıdır.. KEMALİZM, "Milli Hakimiyet prensibine dayalı bir Demokratik Ekonomik Kalkınma ve Modernleşme İdeolojisidir. Kemalist İdeolojinin en önemli niteliği, "Akılcı ve Bilimci" olmasıdır. Bunun anlamı ise "Milli", "Milletler arası" sorunlara duygusal ve dogmatik açıdan ve peşin hükümler ve kalıplara değil, akılcı, bilimci ve pragmatik bir yaklaşımla eğilmektir".

Bu konuda en başta belirtilmesi gereken nokta "Kemalizm" in katı bir “Doktrin" olmadığıdır. Esasen, bizzat Mustafa Kemal' in hareket ve dinamizm' i önlediği gerekçesiyle çağın Marksizm - Leninizm, Faşizm, Nasyonalist Sosyalizm gibi dogmatik, katı ve totaliter doktrinlere karşıdır.

Bu nedenle "Kemalizm" ile ifade ettiğimiz görüş, Modern Türk Devletinin kuruluşunda temel olan ilke uygulamaların bütünün ortaya çıkardığı davranış ve hayat tarzı anlamındaki pozitivist, akılcı, ampirik, ( Yani deneye dayalı pragmatik bir ideolojidir. ) Bu anlamda olmak üzere, çağımızdaki siyasal ideolojileri "totaliter" ve "demokratik" olarak ikiye ayırmak adet olmuştur.

"Marksizm - Leninizm" sol' un "Nasyonalist Sosyalizm - Faşizm" ise sağın, hoşgörüsüz ve totaliter ideolojilerdir. Aralarında "demokratik sosyalizm" de bulunmak üzere, siyasal yelpazenin "ortanın solundan "ortanın sağı" na kadar yer alan tüm çağdaş ve sosyal adaletçi, hürriyetçi rejimlerin "demokratik" olan ideolojilerinin temeli "dogmatizm" değil, "rasyonel ampirizm veya "pragmatizmdir.

Kendine akıl ve bilimi mürşit olarak kabul eden ve ayrıca 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesinin "Milli Hakimiyet" ilkesinden ve İnsan Hakları anlayışından esinlenen Kemalizm "dogmatik" yada "totaliter" ideolojiler arasında değil, "rasyonalist" ve "pragmatik" olan "demokratik" ideolojiler arasında yer almaktadır.

"Bilindiği gibi, faşizm' in "millet", "devlet" , "lider" ve "ırk" ; "Marksizm - Leninizm" ise, "sınıf " ve " sınıf kavgası " gibi değişmez ve dolayısıyla "dogmatik" kavramlara dayanmasına karşın "Pragmatizm" , "mutlak gerçek" yerine, "deney" e; yani akıl ve bilimin gözlem ve bulgularına dayanan ve dolayısıyla zaman içinde değişen gerçekleri kabul eder".

Mustafa Kemal 1920 ve 1930' ların Komünist ve Faşist doktrin uygulamalarını görmüş, fakat bunları reddetmiş bir liderdir. 

Atatürk katı bir parti programı içinde doktrin oluşturmak yerine, bu işi akıl ve bilimin önderliği altında Türk Toplumunun ihtiyaçlarına göre oluşturma yolunu seçmiştir. "Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyeti adı ile oluşturulan yeni Türk devletinin dayandığı "Atatürk İlkelerinin Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik gibi çeşitli ideolojik ilkelerden oluştuğu ve "Altı Ok" olarak sembolleşen bu ilkelerin özellikle tek parti döneminde "Kemalizm" olarak adlandırıldığı bilinmektedir".

Fakat ideoloji olarak Kemalizm bunlardan ibaret değildir!
Hiç şüphe yok ki, Türk Toplumunun ihtiyaçlarından doğan bu ilkelerin yalnız sözlük anlamı ile tanımlanması mümkün değildir. Bunlar Atatürk tarafından hem sözle hem de uygulama ile belirlenmiştir. Ayrıca bunları birbirinden çözüp ayırmaya tek tek değerlendirmeye girişmek büyük yanlışlık olur. Bunlar, bir bütünü oluşturan unsurlardır. İşte bu uyum, bütünlük ve tutarlık "Kemalizm" dediğimiz dünya görüşünü ortaya çıkarır.

Dogmatizm' e karşı bir başkaldırma hareketi ve akılcılık demek olan Kemalizm, sürekli çağdaşlık ve ilericilik demektir. Esasen, önce Liberalizmin, daha sonra da "Marksizm - Leninizm" in uğradığı bunalımlar karşısında çağımızda "katı ve dogmatik" ideolojilerin sona ermesinden dahi bahsedilmiştir. Nitekim 1960'ların başında, devrin Sovyet lideri Kruşçev' in Marksist - Leninist Dogmatizm' ine "Pragmatik" bir yaklaşımla yaptığı değişiklikleri "revizyonizm" olarak suçlayan Çin yöneticileri, Mao' nun ölümünden sonra "Dogmatizm" den "Pragmatizm" e yönelik uygulama içine girmişlerdir.

Kemalizm' in bir ideoloji olmadığını ileri sürenlerin başında Türk Toplumunda bir "ideolojik boşluk" yaratmak ve bu boşluğu yabancı ve temsilcisi oldukları ideolojilere doldurmak isteyenler gelmektedir. "Kemalizm düşmanları" olan ve " Marksizm ve Leninizm" den " Nasyonal Sosyalizm" e, Kapitalist Liberalizm'e, Teokrasi' ye kadar değişen "çağ dışı" dogmatik ve totaliter ideolojileri savunan bu gibi kimselerin, "Kemalist Atatürkçü" ideolojiyi inkar veya tahrif etmek suretiyle Türk Toplumunda bir ideolojik boşluk yaratmak tabii karşılanmalıdır.

Ne var ki, "Kemalizm - Atatürkçülük' ün bir ideoloji olmadığını düşünen bazı kimseler ise, ideolojiyi sadece "katı ideoloji" anlamakta, çağımızda dogmatik ve totaliter ideolojiler karşısında "Pragmatik ve Demokratik" ideolojilerin yer aldığını ve bir "hayat tarzı" anlamındaki bu tür ideolojiler arasında Kemalizm' in yer alabileceği gerçeğini ya bilmemekte veya gözden kaçırmaktadırlar.

Mustafa Kemal' i kendinden önce gelmiş reformculardan ayıran nokta; Tanzimat Hareketi gibi sadece kanun ve yönetim alanında kalmayıp, bütün hayatı içine alan bir değişiklik istemesiydi. Memleketin siyasi yapısını değiştirmek, halkı uyandırıp, onu Fransız İhtilali ile doğan ve Batı Avrupa'nın birçok ülkesinde gelişen Milli Hakimiyet kavramını çekmek istiyordu. Böyle bir değişiklik pek çabuk olmayacaktı.

Mustafa Kemal bunun da sebebini biliyordu. Gücünü tartışmadan değil, tahakkümden düşünce hürriyetinden değil, kayıtsız-şartsız itaatten alan "dinsel kuvvetler", demokrasinin yerleşmesine karşı koyacaklardı. Onun için Mustafa Kemal, siyasi devrimi her şeyden önce, bir "inanç devrimi" olarak görüyordu.

Kurtuluş Savaşımızın askeri yönü sona erip, vatan toprakları dış düşmanlardan temizlenince, başta bilgisizlik, yoksulluk ve geri kalmışlık olmak üzere, bütün iç düşmanların tüm güçleri ile ayakta kaldığı ve ülkemizin çağdaş milletler düzeyine çıkabilmek için çok şeyler yapmak gerektiği görüldü. Bunun için, öncelikle, toplumda uyanmış bulunan "millet olma bilincini pekiştirmeye lüzum vardı.

"Yüzyılların birikimi olan yanlış inançlar ve anlayışlar yüzünden, milletimiz bu bilinçten oldukça yoksun bir seviyede kalmıştı".

Öyleyse, belirgin ilkeler üzerinde yeni bir devlet yapısının kurulmasına ihtiyaç ortadaydı. Bu da, millet olma bilincinin uyanık tutulmasına bağlıydı. Böylece, Türk Toplumunun adı " Türk Milletinin yeni "Türk Devletinin adı "Türkiye Cumhuriyeti" olarak belirmiş, Kurtuluş Savaşından sonra, Türkiye Cumhuriyeti adı ile ortaya çıkan yeni Türk Devletinin dayandığı Atatürk ilkelerinin ve fikirlerinin anlayış olarak gelişmiştir.

KEMALİZMİ ORTAYA KOYAN NEDENLER:

Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik olarak ifadesini bulan bu ilkeler, bir bütünü oluşturan ve "ortak özellikleri" bulunan ilkelerdir. Atatürk ilkeleri Türk Toplumunun ihtiyaçlarından doğduğundan, bunlarda baskı, taklitçilik veya özenti yoktur.

Bu ilkeler yalnız sözlük anlamıyla tanımlanamaz. Zira bunlar Atatürk tarafından hem sözle, hem de uygulama ile belirlenmiştir. Bu ilkeler bir bütünü oluşturan unsurlar olduğuna göre, bunları tek tek değerlendirmeye girişmek yanlış olur. Bunların sağladığı uyum ve bütünlük "Kemalizm" dediğimiz Dünya görüşünü ortaya çıkarır. Bu büyük yürüyüş tamamlanmıştır artık! Cumhuriyetin bir diğer kurtuluşu adı "KEMAL-İZİM " ideolojisinin diğer addır...

12 Eylül ’Faşist darbe döneminde insan onuruyla nasıl oynandı! İşte 12 Eylül 1980 darbesinin acı dolu tarihi… Onur; kişinin kendine biçtiği değerlerdir. İnsan onuru, kişinin haysiyeti, öz saygısı, kendine saygı duyması ve başkalarını da kendine saygılı kılması olarak anlaşılmaktadır. İnsanlık onuru, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir.

İnsan Hakları; tüm insanlara insan olmalarından dolayı tanınması gereken haklardır. En temel insan hakkı da ”yaşama hakkıdır. Temel insan hakları onurlu yaşam için vazgeçilmezdir. İnsan haklarını korunması, onurlu bir yaşamı mümkün kılar.

Kişi, bu haklarını kaybettiğinde değerli bir hayat yaşayamaz. İnsan hakları ile insanın onurlu yaşama isteğinin mücadelesi yapılmaktadır. Haklarından yoksun bırakılan insan, onuru ile birlikte birçok değerden de yoksun kalmaktadır. 
Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. İnsan Haklarına hayat için değil, fakat onurlu bir hayat için ihtiyaç duyulur. İnsan, aklı ve iradesi ile diğer canlılardan ayrılır.

O; aklını, tutkularını, ihtiraslarını, kıskançlıklarını, iradesini kullanarak başkalarının güvenliğini, onurunu tehdit edebilir. Buna karşılık insan, canlılar içinde” başkası” düşüncesine sahip tek varlıktır. Başkalarını düşünme, onları dikkate alma, onlara saygı ve sevgi gösterme insanların ahlaki özünün gereğidir.

Bu özünün gereği olarak kendine yapılmasını istediği bir kötülüğü başkasına yapmasının uygun olmayacağını anlar. İnsanın bu yönü, kendisi için “insan haklarını daha önemli yapmaktadır. Ali Berham ŞAHBUDAK..


ERDOĞAN NASIL YÜKSELDİ ? | Siyaset Gündemi - Levent Gültekin / Gazeteci

Yedi Yıl Sonra Gelen Hesaplaşma: Cumhuriyet, Demokrasi ve Siyasi Sorumluluk 2018 yılında, Türkiye'nin yönetim sisteminde yaşanan kritik ...