LAİK CUMHURİYET'İN
" LAİK ÖĞRETMENLERİ "
Hayatımızda birçok değerleri
borçlu olduğumuz Başöğretmenimiz M.K. ATATÜRK ve sizler eğitim emekçisi
öğretmenlerimiz! Emeklisi, çalışanı bütün öğretmenlerimize gönül isterdi ki yazıma
güzel haberler ve gelişmelerden bahsederek başlayayım".
Ancak günümüz
koşulları maalesef buna imkan vermemekte, mevcut iktidarın ve Milli Eğitim
Bakanlığının ısrarlı tutumu sonucu gerek çağdaş
eğitim alanlarımızda gerekse, sosyal ve inanç alanlarında ciddi kırılmalar
yaşanmakta. Oysa Önderimiz M.K. ATATÜRK’ÜN
işareti ise tam tersi öğretmenlerimiz
BİLİMİN
ve AYDINLANMANIN ANAHTARIDIR DEMEKTE!
Ancak bugün ülkemizde AKP iktidarıyla eğitimde ciddi bir yozlaşma ve gerileme dönemine
girilmiştir “ Din öğretmenlerimizi ülke genelinde çağdaş eğitim
kurumlarımızın başına idareci olarak atanması yetmezmiş gibi M. E. B.
MÜFREDATI CUMHURİYET KAZANIMLARI DAHİL KOMPLE DEĞİŞTİRİLMİŞTİR.
Sözde bu alandaki boşluğu
doldurmak için de, cami imamlarını din dersi öğretmenleri veya branş öğretmeni
olarak okullarımızda istihdam etmesi, cami imamlarının yerine de yeni imamlar
görevlendirmesi ÇAĞDAŞ
LAİK EĞİTİM SİSTEMİNE CİDDİ DARBE VURMUŞTUR. Bu durum okullarımızda ve din alanlarında ciddi tartışmalara neden
olmuş, mevcut müfredatın da dışına çıkılarak, tam bir İslami argümanları
barındıran anlayış hakim olmuştur.
Önderimiz M.K. Atatürk’ün
işaret ettiği çağdaş eğitim bu değildir. Sevgili Öğretmenlerimiz, bizleri
yetiştirirken eminiz ki birçok fedakârlıkta bulundunuz. Nice sıkıntılara göğüs
gerdiniz. Onca yaşadıklarınıza rağmen; bir gün de açım, üşüdüm, hastayım vs'
demediniz. Sanki ağzınıza kilit vurdunuz. Zor
şartlar altında, of demeden her öğrencinizin bütün sıkıntılarına eğildiniz.
Onları
cumhuriyetimize yaraşır bir birey olmaları için elinizden geleni esirgemediniz.
Atatürk İlke Devrimlerini genç
beyinlere anlatmak ve onları Türkiye Cumhuriyeti için yetiştirebilmek en büyük
ideallerin izdi. Ancak bugünkü sonuca baktığımızda hedeflenen resmi görmek olası
değil. Sevgili öğretmenlerimiz inanıyorum ki hep birlikte bunların da
üstesinden geleceğiz. Sizler, eğitim orduları bugünkü durumlara düşürülmeye
asla layık değilsiniz.
Aslında yeriniz başımızın üzeridir. Ama maalesef, Atatürkçü Düşünce karşıtları tarafından bu şartları yaşamak zorunda bırakılıyorsunuz. Bunları oluşturan, yani Atatürk’ün hedeflediği değerleri yok etmek ve dolaysıyla da Türkiye Cumhuriyetini orta-çağ karanlığına sürüklemek isteyen gerici, yobaz dinciler (Dini her türlü menfaatleri için kullananlar) geçmişte vardı, gelecekte de olacaktır. Bunların üstesinden gelmenin tek yolu Atatürk aydınlanmasını ve Türk Devrimlerini Türk Ulusuna anlatmaktır.
“Milli Mücadele
ve daha sonraki yıllara baktığımızda; Atatürk'ün,
Öğretmenlere ne büyük değer verdiği açıktır.’’ Milletleri kurtaranlar yalnız ve
ancak öğretmenlerdir' sözü bunu tespit eden örneklerden sadece birisidir”.
O,
Ulusal Kurtuluş Savaşının en yoğun
ortamında bile ilgisini öğretmenlerimiz üzerinden eksik etmemiştir.
Ulusal
Kurtuluş Savaşının, Kütahya-Eskişehir civarında bütün şiddetiyle sürdüğü 1921 yılı Temmuz ayının ortalarında; Öğretmenler
Kongresinin Ankara'da toplanması kararlaştırılmıştır.
Savaşın bütün azametine
karşılık, Ankara'da da oldukça yoğun çalışmalar yapılmıştır.
Bu
yoğun temponun içinde, bir gün, Eğitim
Bakanı Hamdullah Suphi ( TANRIÖVER
) Bey ile Öğretmenler Derneği Başkanı Mazhar Müfit ( KANSU ) Bey, Meclis Başkanı Mustafa
Kemal'i, Meclis'teki odasında ziyarete giderek; Efendimiz “Fazla vaktinizi almayacağız.” diyerek, söze, başlar:
“Mazhar
Müfit Beyin başkanı olduğu Öğretmenler
Derneği birkaç gün sonra Ankara'da toplanacak. İki yüzden fazla öğretmenin
de bu toplantıya katılması bekleniyor. Fakat Fevzi Paşayı dinleyince
tereddüde düştük. Savaşın yoğun olduğu
bir sırada böyle geniş bir toplantı size ayak bağı olabilir. Uygun
görürseniz erteleyelim”.
Diye
bitirerek, durumu kısaca arz eder. Mustafa
Kemal Atatürk “ Hayır, hayır
ertelemeyin!” diyerek öneriye karşı çıkar ve cahillikle, ilkellikle savaş,
düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya katılacağım ve bir de
konuşma yapacağım.” şeklinde görüşünü ifade eder.
Savaşın
zaferle sonuçlanmasının ardından, Cumhuriyet'in
ilanı gerçekleşir. Bu süreçte, Atatürk
düşüncelerini arkadaşlarıyla, bilim ve edebiyat adamlarıyla her fırsatta
konuşur ve tartışır. Çünkü Türk Ulusu
için eğitimin ne denli önemli olduğu ortadadır. Asırlardır cahil bırakılmış
insanımız, bu karanlığın içinden sadece eğitilerek çıkartılabilir. Cumhuriyetimizin
ilanından sonra, Atatürk Öğretmenlerin
görev ve sorumluluklarını bulduğu her fırsatta dile getirir.
Atatürk; Cumhuriyet'i sonsuzluğa
taşıyacak Türk Gençliğini yetiştirme sorumluluğunun öğretmenlerde olduğunu
belirtirken, “ Öğretmenler! Cumhuriyet'in özverili öğretmen ve eğiticilerini
sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve özverinizin derecesi ile uyumlu
bulunacaktır.
Hiçbir
zaman aklınızdan çıkmasın ki; Cumhuriyet
sizden, fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller ister der.
Ne
acıdır ki; Atatürk'ün aramızdan ayrılışının ardından kısa bir süre sonra,
ülkeyi yöneten siyasi iradenin ilk olumsuz faaliyetlerini maalesef eğitim
üzerinde görürüz.
Köy Enstitülerinin kapatılması
bunun açık bir kanıtıdır. “Çağdaş Eğitimin” gereğine yeterince ilgi gösterilmezken; bıraksanız
medrese eğitimini yeniden uygulamaya koyabilecek siyasi hırs, ’’ Atatürk Aydınlanması ve Türk Devrimleri
konusunda arzulanan mesafeyi kat edememiş olan, Türk Ulus’unun bir kesiminden
destek de görür.
SONUCU OLARAK Siz "Laik
Cumhuriyet'in Değerli Laik ve çağdaş Öğretmenleri;
sizin,
Atatürk İlke ve Devrimleri ile Laik Cumhuriyet'in temel değerleri ve bugüne
değin elde edilmiş kazanımlara olan inanç ve bağlılığınızdan asla şüphemiz
yoktur. Ancak, devlettin kamu kuruluşlarında, hızla dinci kadrolaşma süreci
yaşanıyor".
Tüm branşlardaki
öğretmenlerimiz atama beklerken, sözleşmeli öğretmen uygulamasıyla, mevcut
siyasi zihniyete uygun gençler eğitim ordusuna yerleştirilse bile, siz, Laik Türkiye Cumhuriyet'inin
öğretmenleri, yılmadan, Atatürkçü
Düşünce karşıtlarına aldırmadan, kararlı bir şekilde Türk Gençliğini yetiştirmeye devam etmelisiniz.
Atatürk'ün; 'Öğretmenler!
Ordularımızın
kazandığı zafer, sizin zaferleriniz için yalnızca ortam hazırlar. Gerçek zaferi
siz kazanacaksınız ve sürdüreceksiniz. Kesinlikle de başarılı olacaksınız. “Öğretmen, ödülünü yıllar sonra alır”.
İfadesi sizin için rehber olmalıdır. Türkiye
Cumhuriyet’inin emanet edildiği Türk
Gençliği, sizi asla unutmayacaktır! Ali
Berham ŞAHBUDAK…20.11.2020.